Pazartesi, Ocak 30, 2006

Bir Yolunu Bulana Dek


Kimin yardımcısı olduğumu unutup, yutup yeni bir sayfa açmamdandır bu tavrım
Bilmem kimi uyutup ardımda bıraktığım yalandır,
Yalandır öfkemde verdiğim yanıtlarım, neş'emde verdiğim yanıtlarım,
Bu tavır fasit bir dairenin merkezine konuçlanmıştır
Dön başım dön bir yolunu bulana dek dön

Küpüne zarar olanların yuvasında tek başına yetişmiş bir keçi oluşumdan öte inadım
Nicelerin gönlünü alıp zarurete saldığım yalandır,
Yalandır varlığında vermediklerim, yokluğunda verdiğimde rahatlarım,
Bu inadım saf bir dürtü üstüne filizlenmiştir
Dön başım dön bir yolunu bulana dek dön

Kırmızının korunarak süzüldüğüne şahitliğimdendir siyaha olan kıskançlığım
Temeli eksik tutup, tutturduğum yalandır,
Yalandır adımın önündeki sıfatlarım, sıfatlarımı kullanmayışlarım,
Bu kıskançlığım bu beden kıyasında aza düşmüştür
Dön başım dön bir yolunu bulana dek dön

Cumartesi, Ocak 28, 2006

Ya Sen?

Dokunduğum her şeyin canını ben
........bir kalemde alıyorum
Tuttuğum her elin sıcaklığını ben
........bir seferde alıyorum
Gördüğüm her rengin parlaklığını ben
........bir seferde sıfırlıyorum
Bildiğim her yalanın ispatını ben
........bir anda unutuyorum
Uydurulduğum her kuralın geçerliliğini ben
........bir seferde kırıyorum
Tanıştırıldığım her yüreğin atışını ben
........bir hamlede kesiyorum
Tutunduğum her kökün canlılığını ben
........bir anda alıyorum
Tattığım her duygunun izlerini ben
........bir nefeste siliyorum
Sevindiğim her hediyenin vericisini ben
........bir nefretle eziyorum

Ya sen?

Pazartesi, Ocak 23, 2006

Sezenaksununyorumu...


Şeytan da senden yana, melek de
İnanır o sınırda dünyanın bittiğine
Güz güneşinden hüzünlü, ilk yazdan şendik
Yok olmak anıdır şimdi

Fazilet dediğim meğer masalmış
Bilirsin unutulmak dokunur ya her insana...

Yenilmem bu yüzden, bu yüzden kendime hala güvensizliğim
Ama sen başkasın, anlıyor musun? Başkasın
Gülüşün, öpüşün, iç çekişin gelir...
Bir çağ yangını bu, bütün dünya günahkar

Dilediğin kadar acıt canımı
Alışır her insan, alışır zamanla kırılıp incinmeye...

Hava ağır nemli, aylardan Şubattı
O ise bir bakışta beni örtülerimden yalnızca, yalnızca duygularıyla soydu
Dünyanın gailesi yetmezmiş gibi bir de
Yalancı Dünya, yalancı Dünya, boğazıma kadar battın!

Sezenaksununyorumuilehayatbulanrastgeleseçilmişcümlelerdenoluşturulmuştur

Pazar, Ocak 22, 2006

Bu Pazar da

Bu Pazar da her Pazar gibi bir bulut aradım gökte
Dilsiz, küçük bir çocuğun büyük bir hevesi ile
Üzerine konacaktım ya, güya...
Bu böyle başlamış ve sonu bilinmeyen bir rüya.

Kollarımı sıvayabildiğim kadar sıvayıp daldırdım
Gözlerim kapalı, malum bunların tümü bir rüya
Hala aynı his, hala aynı mekan, hala aynı ben.


Bu Pazar da her Pazar gibi bir yıldız aradım gökte
Ürkek, küçük bir çocuğun büyük bir merakı ile
Yakama asacaktım ya, güya...
Bu böyle başlamış ve sonu bilinmeyen bir rüya.

Paçalarımı sıvayabildiğim kadar sıvayıp bir adım attım
Gözlerim kapalı, malum bunların tümü bir rüya
Hala aynı his, hala aynı mekan, hala aynı ben.

Çarşamba, Ocak 18, 2006

Hatıralardan Kurtulmak

Odada bulunan kutsal bir sunağı görmesi ile başladı bu hikaye. Genizden konuştuklarına inandığı o pembe ve tıknaz domuzların arasında bulduğu çamur birikintisine attı sunağı. Evet, gerçekten o küçük ve her birinde üç parmak bulunan elleri ile bir hışımda kaldırdı ve çamurun içine attı. Gözlerinin olması gereken yerdeki kurumuş oyuntular aslında yerde uzanan çamura ne kadar da muhtaçlardı. Bir damla bile yaş üretemedikten sonra kaşların altında olmadıklarına inanmak bilmekten daha fazla zarar veriyordu.


Sunak ona bir hatıra olarak lütfedilmiş olabilirdi fakat bunu bile hatırlayacak durumu yoktu. Bir anda olmuştu herşey. O an sadece çamur içinde oyalanan domuzların genizlerinden gelen hırıltı mevcuttu. Mevcudiyet anlaşılmayan bir dilden ibaretti. Küçük odada küçük elleri ile tek başına olduğunu hatırladığında kalbi kusarcasına atmaya başladı.

Neticede ona bazı şeyleri anımsatmaya çalışan ve kutsal olduğu rivayeti ile çeşitli ruhları taciz eden sunaktan kurtulmuştu artık. Üstelik kaba domuzların arasındaki bir yeri layık görmüştü ona. Hoş bu oda da onundu. Onun varlığının bir parçasıydı. Bu nedenle yaptığı sadece ani bir nefret püskürmesi olarak nitelendirilebilirdi. Çok yazık...

Pazar, Ocak 15, 2006

Son


Bilindik bir hikaye, bilindik bir kahraman olmasına rağmen hala inandırıcı olabildiğine inanma gafleti ile dört duvarı aşan küçük kız sonu hüsranla bitecek bu oyunun bir parçası olduğunun farkında gibiydi. Ben bir tek bu konumda kayıtsız kalıyorum çünkü emin değilim.

Sayıların ardışık danslarına bir örnek daha katmanın gururu ile yola farklı bir noktadan çıkan oğlan ise gün gelip bu kız ile bir noktada hayatlarının kesişeceğini aklına getirmemişti. Ben bu durumda tarafsız kalıyorum çünkü yazan benim.

Bir gün gelir, ikinci gün gelir, üçüncü, beşinci, sekizinci hatta onüçüncü bile. Kızın farkında olmadan müptelalık derecesinde takibinde olduğu varlık nedir? Oğlan hayretler içinde diziye eleman katmaya uğraşırken gerçek ve öznel dünyadan ne kadar uzaklaştığının farkına varır. Kızın ait olduğu dünyanın farklı olduğunu kabullenir, düşüncelerini kapar, gözlerini kapar, kalbini kapar ve hatta düşünü de.

Kız yoktur artık.

Dizi de sonlanmıştır.

Son.

Pazar, Ocak 08, 2006

Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik Tak Tik

Çabuk olun çocuklar... Vakit daralıyor...
Nefes almaya bile zaman kalmadı.
Bir an önce bulmacayı çözün...
Eğlenceye hazır olun

777_11_22_11_99
88_8_6_11_777_3_5_8
8_9_0_11_333_11_88
66_11_111_8_4
9_99_7_666

Çarşamba, Ocak 04, 2006

Kafese Ellerinle Tıktığın Vücuttan Geriye Kalan

Vaadettiğin yerlerde düşe kalka büyüyorum
Ben var dediğin yerlerde bile bile ölüyorum
Terkettiğin anların bir bir yedeğini alıyorum
Terlettiğin hayvanları ardından yatıştırıyorum

Kafese ellerinle tıktığın vücuttan geriye kalan
Özgürlüğünü arayan gözleri körelmiş bir kuş
Baykuş gibi gece nöbetleri tutarak ben
Senin nefret dolu nefesini her daim arıyorum

Tutuşturduğun yerlerde seve seve yanıyorum
Ben taşırdığın derelerde gönülsüz boğuluyorum
Sildiğin yazıların bir bir yedeğini alıyorum
Sevdiğin şahıslara nefret ile bakıyorum

Kafese ellerinle tıktığın vücuttan geriye kalan
Özgürlüğünü arayan gözleri körelmiş bir kuş
Baykuş gibi gece nöbetleri tutarak ben
Senin nefret dolu nefesini her daim arıyorum