Cumartesi, Aralık 31, 2005

Mutlu Yıllar Dünya











Başka bir prensesin daha hayalleri ölecek bu gece
Bu gece bir prens daha tahtından edilecek

Mutluluktan tıka basa dolmuş göbekleri tavana değerken bazılarının
Bir kibritçi kız daha "elveda" diyecek

Mutlu yıllar Dünya,
Eminim mutlusundur...



Pazartesi, Aralık 26, 2005

Durgun


Hale düştüm
Bu hale düştüm
Yalnız anda
Bir dosta düştüm
Yasak varmış
Bir anda düştüm
Gagamı ben
Bu yolda kestim

Bir geri yol
Bir asi nehir
Bir de ben

Kine kandım
Makineye kandım
Sessiz yerde
Ötekine kandım
Salgın varmış
Bu salığa kandım
İblisi ben
Bir melek sandım

Bir deli can
Bir boz dünya
Bir de ben

Perşembe, Aralık 22, 2005

Hoşgeldin Ahlaksızlığa


İçindeki duygularla yediye kadar saysana
Benim için gizli bir geneleve kapansana
Taşlara şuh bir bedenin hatrına yazsana
Bile bile umacı ruhunu kabuğuna soksana
Saygıdeğer yolları boşver
Katıl aramıza
Hoşgeldin ahlaksızlığa

Elinden halka yapmayı artık bıraksana
Bir ileri bir geri götürerek kandırma
Adım atabileceğin yerleri bana sunsana
Unutulmayan salt habis duyguların anısına
Pürüzlü kolları boşver
Katıl aramıza
Hoşgeldin ahlaksızlığa

Salı, Aralık 20, 2005

Kurumuş İrin Hala Pistir

Yaramayanlar yaramaz, yaranmaya meyillidirler çünkü
Bile bile işe yaramayanlar olmaya alışmışlardır
Geçmişi ne çabuk unutmuşlardır ve geleceği de aslında
Bulunma dürtüsünü düşünme ve mantık çerçevesine koyamamışlardır
Aradaki bağı neon lambalarına tokuş etmeyi kabullenmişlerdir çünkü
Ruhlarını satmaktan beter olunca biyolojik orospuluğa dahil olmaya konulmuşlardır
Baş uçlarındaki görüntüleri düz görür olmuşlardır aslında
Bir yol öyküsünün farklı bölümlerden oluştuğunu kavrayamamışlardır
Bir inat, bir inanç uğruna göz bağlarının farkına varamamışlardır
Güneşe ya da aya ya da eskide kalanlara varamamışlardır
En adi, en basit ve en düşmüş olmaya kaidelere bağlanarak tutunabilmişlerdir
Doğru ya da yanlış, tekil ya da çoğul farkedilememeye başlamış
En büyük haz neredeyse o yöne açmışlar deliklerini gere gere
Haritada nerede olduklarından emin olduklarını düşünmüşler
Oysa ki bazı bağlamlarda değerlerini yitirdiklerinin farkına varamamışlar

Salı, Aralık 13, 2005

Aynı Kalp


Aynı kalp basmakalıp bir ezgi tutturmuş kendine atıyor
Sanal bedenlere layık bir beyinle düşe kalka ilerliyorum
Meyve veren ağaç taşlanır ile akacak kan damarda durmaz misali
Alnımda oluşan çatlaktan kan sızdırıyorum, damla damla...

Aynı kalp umursamadan kendi kendine atıyor
Doyurduğu bedenin çürümekte olduğunun farkında değil
Hiç bitmeyecek bir masal ile hevesin kursakta kalması misali
Boğazımdaki düğümüm ile tabure tabure geziniyorum...

Aynı kalp doyumsuzluğunun sınırlarında gönül gönül geziyor
Beslendiği kanın benim damarlarıma ait olduğunu bilmeden
Maymun iştahlı olmak ile yerin dibine girmek misali
Kaç kez daha farklı bir nesne görecek bu beden bu ruh varken

Çarşamba, Aralık 07, 2005

Şer


Şer geliyor şer, kah orada kah burada, buram buram... Hissediyorum...
Şer bu işte bu şehvet bu şemal bu şeyler böyle... Şöyle ikişer ikişer dizilip geliyorlar...
Camdan baktığım bir anda yıllardır tanıdık gelen manzaranın dibi deliniyor
Adeta içeri doğru giriyoruz...

Şahit olmaktan bıktığım vahşi ve cahil çevrenin şuursuz olduğum dönemlerde yok olması ne güzel,
Ve ne kadar güzel içimde bastırdığım duygular, ne kadar şer...

Zevkten dört köşe olmuş çember, zevkten ayrı düştüğüm konular ve konuklar
Herkes ne kadar eğleniyor oysa ki bu şerden, şer değdikçe derilerine ve ruhlarına
Acı içinde kahkaha atıyorlar... Tuhaf bir durum tabii bu. Seba'nın canlıları bunlar.
Alışık olmalılar bu şer düğümlere. Doğa'nın tanımı bu. Bu şer.