Düşerken gözden haber vermediler... Ben de çok saftım. Çocuk boğan rüzgarlarda koşmaya çıktım. Elde ekmek yerine çuvaldız olunca yere atmaya çekindim. Evin yolunu bulamadım haliyle. Çuvaldız yere düşünce tiz bir ses çıkarır. Sessiz olmak lazım bu ovalarda, ormanlarda ve patikalarda. Is var yahut is. Bir başka türlü gizem hakim buralara, bizim buralara. Lakin yüzüme güldüler hep... Ben de çok saftım. Kalbim midemde, beynim göğsümde sandığım olmuştur. Kazandibi beynim benim. Simit düşlerim. Parmak soktuğunda sıvı deterjan zarını patlatan dilim. Yarı aç yarı tok ilerledik dediler, inandım. Çok saftım. Ay aksi düşmüş sulara ağladım, belli olmasın diye, yalakmış besbelli, suyu çekiliverdi. Dişleri dışarı taşmış atlara kahkaha oldum. Çok saftım.
Şimdi vakit elimde ilk çıkacak lekemi merak etme vakti. Yaşlarımı birer birer harcıyorum. Gözümün rengi ne zaman sönecek? Yaşlarımı artık silmiyorum. Çünkü herkesin anlatacağı bir şeyi var iken sustum. Herkes her şeyi hazmederken ben yuttuğum dilimle doydum... Çok saftım, hem de çok...
Şimdi vakit elimde ilk çıkacak lekemi merak etme vakti. Yaşlarımı birer birer harcıyorum. Gözümün rengi ne zaman sönecek? Yaşlarımı artık silmiyorum. Çünkü herkesin anlatacağı bir şeyi var iken sustum. Herkes her şeyi hazmederken ben yuttuğum dilimle doydum... Çok saftım, hem de çok...