Perşembe, Nisan 16, 2009

Kuduz Köpekler Tarafından Yalanmış Kediler Kenti

Kimliklerini saklayanların kentinde dolaşıyorum yine. Travestiler, katiller, pezevenkler ve orospularının yedikleri çatallarla yarı pişmiş tavuk etlerinin tadına varıyorum. Biraz karabiber, biraz daha... Tek gözü görmeyenlerin, tek göğsü alınmışların ve biseksüellerin içtikleri bardaklardan içiyorum. Bir kutusu bir kaloriden az. Daha fazla asit ile ne de güzel geğiriyorum. Bulaşıklar alelade yıkanıyor, ucuz deterjanlarla, köpüğü kontrolsüz. Mürdüm eriği köpüğü. Öyle köpürüyor ki bazen kuduz köpekler tarafından yalanmış bir kedi gibi hissediyorum kendimi. Kulağımda çoğu zaman sözlerini uydurduğum, bildik, tanıdık o şarkı, geziniyorum.

Koca kenti kuranların bastıkları yerlere basıyorum, koca kentte asılanların gölgelerinin düştüğü yerlerde yürüyorum. Elimde olsa yine gelirim buralara. Biliyorum çünkü sıkılsam bile bu gece de önceki geceler gibi özleyeceğim rüyalar göreceğim. Hatırlayamasam bile. Sevdiğimi söylediğim zaman cesurum. Sevmediğimi söylediğim zaman bir bela. Sevilmeyen. Öküz gözüyüm ben. Diğer kentleri dolaşmadan haklarında ahkam kesmekten başka elimden bir şey gelmiyor. İtibar ettiğim konular ya önceden tartışılmış oluyor ya da tartışmaya başlamak için erken. Bu kent bana tüm bunları düşündürüyor.

Ara sıra fotoğraflıyorum onu, ara sıra kendime fon yapıyorum. Soru işaretleri geliyor bazen aklıma. Soru işareti ne güzel, ne estetik bir işaret. Havada dans eden kıvrak bir beden ve izdüşümü. Tamam izdüşüm "ben" denilen etiket de... Havada dans eden kıvrak bir beden ne?

Önceleri bu kent beni erkenden uyuturdu. Kötülükleri görmeyim diye, ahlak sınırı dışında kalanları bilmeyim diye. Salak! Eskimiş olmasından ötürü beni böyle kandırabildiğini zannederdi. Göğüsleri sarkmış cadaloz karıların, apış araları kaymak kaymak terlemiş hırboların ve diz kapakları yara bere olmuş çocukların doldurduğu bir kentten ne beklenir ki zaten?

Ne zaman ağzı yarım açık bir rögar kapağını görsem [bu kentin] defolu bir kentte yaşadığım aklıma geliyor. Sonra usulca tüm ağırlığımı tek ayağıma vererek kapatıyorum...

3 yorum:

pantha rei dedi ki...

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/2/25/InvisibleCities.jpg

http://siir.gen.tr/siir/c/constantino_kavafis/kent.htm

http://siir.gen.tr/siir/c/constantino_kavafis/animsa_beden.htm

NMA dedi ki...

Pek sevdim Poiemata Poiemata Poiemata...

Gerçekten görünmez kentler var mıdır?

pantha rei dedi ki...

:)

"if you saw it, standing in the midst, it would be a different city; Irene is a name for a city in the distance, and if you approach, it changes.

For those who pass it without entering, the city is one thing; it is another for those who are trapped by it and never leave. There is the city where you arrive for the first time; and there is another city which you leave never to return. Each deserves a different name; perhaps I have already spoken of Irene under other names; perhaps I have spoken only of Irene."

"Invisible Cities", p. 125

gercekten gorunmez kentler vardir. gorunmezliklerini bilenlere gorunurler sadece.
bak, sana da gorunmusler.
animsiyorsun hem de.