Hayal ettiğiniz her şeyi yaptım...
Düşlediğiniz her şey benim sayemde gerçeğe dönüşürken (o ya da bu şekilde) güzel çocuktum, hoştum, sesim mikrofonik, sıcaklığım ortamı ısıtan cinstendi (kendi götüm donarken bile). Hayal edemediğiniz renkler ile dünyanızı boyayıp kulak deliklerinizden hiç duymadığınız ezgileri iteliyordum. Her şey bir alt sınır ve bir üst sınır var olduğu sürece kararındaydı sizin için.
Pastanın sahibi sizdiniz aslında... Mumlar benimdi, nefesim (ve hevesim) olduğu sürece üflemek ise boynumun borcu...
Plakları sevdiğimi sandınız, sevdiklerim hala bana ait oysa ki. Ben onları sizlerin kendi sonunuzu bulmanız için seçmiştim. Beyaz, esmer, yanık izli, yara izli, benli ya da kayışlı bileklerinizi kesmeniz içindi belki de. Sonra ben gelir fotoğraflardım nasıl olsa. Siz sadece detayları o ya da bu şekilde bana iletirdiniz. Ardı ardına patlayan flaşlarla aydınlanan bir dünya yarattım ister istemez sizlere. "Nasıl olsa" cümleleriniz için vazgeçilmez özne oldum. Özde ne oldum? Orasını inanın ben de bilmiyorum.
Sevilmesi kolay, sevmesi neredeyse imkansızdım.
Daha önce edin(e)mediğiniz sıfatlar verdim sizlere. Çok sevindiniz. Daha öncesinde bilmediklerinizden bahsettim karşılığında benzeri şeyler duyamayacağımı bile bile. Götlerinizin yerlerinden minik minik havalanışını görüp gülmeden ciddiyetimi ve sükunetimi koruyabilmek kolay değildi, kabul ediyorum ama siz de kabul edin, siz de hiç ama hiç zor değildiniz.
Çoğunuzun canını yakmadım ama hepinizin notunu ilk görüşümde verdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder