Bazen bazı şeyler düşünüldükleri kadar kolay söylenemiyorlar işte.
Saliselik, saniyelik, dakikalık, saatlik, hatta günlük kayboluşlarımdan sıyrılıp geriye dönüşlerimi yapabileceğimi bildiğim de olmasa bunu da söyleyemezdim zaten.
Süpürüp uçan halımın altına attığım şeyler de yok oysaki. Neden böyle oldu çoğu şey anlayabilmiş değilim. Hoş anlamak için fazladan bir çaba da göstermiyorum. Tıpkı yaşımı ve daha farklı niteliklerimi de göstermeyişim gibi.
Mevsim uğradığında bir iki zımba teli yahut perçin ile birlikte gerekli değişiklikleri yapıyorum sadece.
Yılbaşı çiçekleri, divit ve acı kavun. Arada bir iki kare atladığım da oluyor. Kırpmalar ve esnemeler de var.
Sırf daha önceki gibi olmamış olsun diye acıyı tadanlara hayret dolu bakışlarımla anlatmaya çalışıyorum bir kez daha:
Bazen bazı kişiler göründükleri kadar görünür olmuyorlar işte.
İlahlar ve "İlahi!"ler.