Salı, Mayıs 30, 2006

Dölübozuk

Acayip huylar
İnsan kokan tripler
İnsan kılıklı yabanıllar
Yoksun erdemden
Yoksun somuttan
Yoksun bilgiden

2 3 3 4 3 6 7 2 2 1 9 9 6 4 3 3 2

Perşembe, Mayıs 18, 2006

Bir Gizli Oda Var Bu Koridorlarda


Yüzleri bir bir öne düşürebildiğini, göreceli bir evren yaratıp süslemeyi en sona bırakacağı yerde uygun görünen pırıltıları en baştan bir bir saydığını anlattı bana:

Bak bakalım nasıl olmuş bu ev, bu yuva?
Umduğundan daha fazlası da var aslında.
Bir gizli oda var bu koridorlarda.

Bu tip cümleler ile öne çıkmaya gibi gibi. Basit bir imrendirme oyunu, çok daha basit bir karmaşa planı dedim, geçtim. Günler de çabuk geçiyor zaten.

İki oyuncu gördüğünü akşamları önünde, nasıl hevesle dans ettiklerini, nasıl hevesle yalan söylediklerini anlattı bana:

Şifaen bile olsa inanıyorum sana.
Dediklerimin yarısından fazlası palavra.
Bir gizli oda var bu koridorlarda.

Bu tip cümleler ile üzerime gelmeye yeltendi. Ben tabii güç bela karşı koyabildim, malum yerle yeksan gidişim bitmeyecek. Eskidendi o günler, o mizaç, o çevre... Eskiden.

Büyük bir kutlama yaparken ne kadar melankolik bir tavır takındığını ima etti bakışlarıyla. Bipolar bir kişilik üretebileceğinden bahsetti. Sanki bir marifet, bir yeti imiş gibi tasvir etti bana:

Büyük desem küçükler alınacak sana.
Benden gezegende nadir var aslında.
Bir gizli oda var bu koridorlarda.

Bu tip cümleler ile feveran derecesinde oynatmaya çalıştı beni. Oysa ben hala tekrar eden son diziyi aklımdan geçirmekle meşguldüm: Gizli bir oda var sanırım buralarda, bir gizli oda var bu koridorlarda.

Pazartesi, Mayıs 08, 2006

Nasıl da...


Aldım çoktan haberini ben
Bakıyorum da mışıl mışıl uykuya koymuşssun
Bir elinde bakır tasın
Diğerinde altın bakracın
Nasıl da övünerek tıngırdatıyorsun

Yavaş yavaş ellerini gezdirirken
Asi hayvanın boynunda
Vahşi doğasını alt edişin
Krallığına pembe çalışın
Nasıl da övünerek mırıldanıyorsun

Duydum, duydum, hiç meraklanma sen
Bakıyorum da binlercesini toprağa gömmüşsün
Yüreğinde derin nefret
Beyninde uğuldayan nefesim
Nasıl da vurdum duymaz oluyorsun

Sarmaş dolaş ruhunla o beden
Doymak bilmeyen bir maceradasın
Diz çökülesi yaratıcılığın
İmrenesi tavırların
Nasıl da bilmezden geliyorsun

Salı, Mayıs 02, 2006

Deli

Ben seni ararken
Nedensiz yere bir avcıya kaçtın
Kalbini incitmeden taşırken ben
Onu avcının hançerine bıraktın
Bir aynanın yansıttığına inananların
Bir yolun yolcusu olanların
Oyuncağı oldun sen

Söyle bana
Kim bu denli hoyrat davrandı sana?
Bu kötülük, bu şer, bu masal
Oyuncular arasında bir yer aç bana
İmkanın varsa








Sessiz ve erkenden
Uçsuz bir deliğin ağzından düştün
Zamanı sana söylerken ben
Sen daha fazla kapı aradın
Geç kalanların telaşlarının
Duvarların üzerinde oturanların
Oyuncağı oldun sen

Dil dök önümde
Kim bu denli aceleci davrandı sana?
Bu tövbeler, bu heves, bu tat
Roller arasından bir replik at bana
Tabii imkanın varsa