Bugün Starbucks Bilkent Center'a yolumuz düştü öğle yemeğini müteakip. Sırada böyle boylu poslu endamlı mendamlı (evet evet güneş gözlüklerini geçici olarak kafalarının üstüne koyan tiplerden) bir plaza insanı (tam ama bu tanıma uyuyor, ne bir milim eksik ne bir milim fazla).
Diyaloğu olduğu gibi vereyim, siz okuyun en iyisi:
P.İ.: Merhaba, ben sipariş verebilirim sanırım.
E.K.: Dinliyorum efendim.
P.İ.: Bana bir adet bol razpberiyli fra'puçihnoğ lütfen. Grandey boy olsun. (İngiliz ingilizcesi ile sundae dermişçesine, grande.)
E.K.: Derhal efendim. Krema da olsun mu?
P.İ.: Hayır tabii ki. (Kesin ve kat'i bir tavır ve el işareti desteği ile göğüs kafesi şişirilerek pantolon çekilerek...)
E.K.: İsminiz neydi efendim?
Evet... Hepimiz heyecanla o anı bekledik. Böyle "Dağbeyi", "Haydebre", "Kükrer" ya da "Führer" gibi bir isim bekliyoruz ya hepimiz ama nerdeeeee? Gelen cevap ile hepimiz savrulduk:
P.İ.: Alican.
Sessizlik.
E.K.: Alican bey, yanında yeni bisküvilerimizden de denemek ister misiniz, muzlu ve cevizli?
P.İ.: Oh, hayır.
Lejand:
P.İ. = Plaza insanı
E.K. = Emir kulu
3 yorum:
Hobareyyyy, nefis bir anmış. Orda olmak isterdim:)
Olmalıydın zaten. Ortalık bir anda revü alanı gibi oldu. Kendimizi pipet ve peçete komidinine zor attık :)
Üstelik bunu da izlemeni ve izlettirmeni tavsiye ediyorum:
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/13929/
Ohaaa, şaka gibi yaaa. Bombaymış teyze:)
Self Esteem 100,
Ses 5,
Org çalma becerisi -10 şeklinde puanlandırdım ben. Siz ne dersiniz bilmem.
Yorum Gönder