Perşembe, Ekim 15, 2009

Süper Çocuğun Ölümü

Her şeyin bir seveni var benim haricimde.
Her nesnenin.
Arabesk.
İçe dönük.
Pelesenk.

Bir çocuktan daha tehlikeli olan çocuğun çocuk olduğunun farkında olamamasıdır.

Çocuk dediniz, ben fark edemedim.

Nedendir bilinmez (hoş umrumda da değil) ama bu hep böyle oldu, olacak da.
Ben: Herkes için bir oyuncak, bir gazete, bir film ya da bir fotoğraftan çok da fazlası olamayan bir nesne.
İşin komik tarafı da bu vakte kadar fena halde pohpohlanmış olmam:
"Süper çocuk!"

Şimdi sizin yerlere göklere sığdıramadığınız çocuk, ben, kendi başıma kendimi dilimledim az önce.
Duruyorum şimdi.
Alkış.
Belli ki yine yeni bir "aferin" bekliyorum sizden.
Var mı sorusu olan?
Abiler ablalar teyzeler amcalar?

İki çift lafa tav oldum.
Olurum ben.
Kısa süreli geriye sarmalar.
Erimiş bant geriye sarılmaz, dolanır, yapışır, saçmalar, boğuklaşır.

Mikrofondan gelen ses kimin?
Ya aynadaki yansıma?

Yeri geldi ince oldum.
Uzattığım eller havada kalmaz sandım, bal gibi de kaldı.
Pohpohlandım etraflıca.

Çağırdınız geldim.

Mutlaka soracak bir sorunuz oldu.
Mutlaka bir cevap beklediniz.
Yeri geldi maharetli oldum, yeri geldi zeki, yeri geldi çalışkan, yeri geldi uslu, yeri geldi deli, yeri geldi adam oldum.

Rol torbasından çekip çekip başımdan aşağı saçılınca ister istemez zahiri şöhretler yarattım kendime.

Satılık iki kulak.
Satılık iki göz.
Satılık bir ağız (takım dudak, damak dahil).
Satılık bir gırtlak.
Satılık bir Adem elması.
Satılık bir çift kaş.
Muayyen.
İnce çıkma.
Akşam pazarı.

Siz süper dedikçe boşaldı.
Eridi, bitti, kül oldu.
Küstü.
Hiç olmadığı kadar küstü.

Siyahı kim sever ki?
Moru? Maviyi?
Ne biçim bir kombinasyon bu?
Bu ne biçim bir karnaval?

Plastikten bağlar bunlar.
Size ait.
Basit, adi plastik.
Kanser.

Tüh!
Ölak, tüh!

Hatırlamak oldu işim çoğu zaman.
Hatırlanmak ancak masallarda.

Bir çocuktan daha tehlikeli olan çocuğun istediklerini alamamasıdır.

Çocuk dediniz, ben fark edemedim.

Yükleme "kimi" sorusunu sorduğunuzda aklınıza ben geldim.
Ama hiç özneniz olmadım aslında.
Gizli bile olsa.
Ne hikmetse farklı kıldınız.

Süper çocuktan geriye kalanlar!
Satılık bir boyun.
Satılık parmaklar.
Kollar ve bacaklar.
Satılık bir gövde.

Kırmızı.
En kanlısından.
Nar gibi.
En belliydim. Beni belli ettiniz. İşaretlediniz belki de.
Alfa.
Beta.
Bir.
İki.
Gözlerim maviden yeşile döndü.
Saçlarım kıvırcıktan yeme maruluna.
Şimdi dökülmeye başladılar.

Pohpohlarınızla, yalanlarınızla ve gazınızla büyüyen bir çocuk.
Şehrin çocuğu.
Şer.
Endirekt.
Şunun bunun arkadaşı.
Şunun arkadaşının arkadaşı.
Bunlar oldum.
Asla direkt olmadım.

Denizi bildim, rüzgarı bildim.
Kendimi oralarda bir yerlerde rahat hissettim.
Sonra konuşmaya çalıştım, anlatmaya, aktarmaya.
Sus!
Yeter artık!
Meta ilan edildim.
Meta zoru.
Zor oldum en sonralarda.

Süper çocuktan geriye kalanlar!

Kalp yok!
Boştu orası hep!
Boş!

Kof!

Posted via email from Amma yedin be!

2 yorum:

pantha rei dedi ki...

Plastiksiz şehirler varmış bundan binlerce yıllar önce. Tabi ek olarak plastik nedir bilmeyen insanlar. Antik diyoruz hani. Eski, antika hatta. Şimdi hayatlarımız, ne kadar antika kaldırır acaba? diye düşünüyorum zaman zaman. Epey antika kaldırabilen hayatlar, köşe bucak saklanıyorlar. Gün ışığı iyi gelmiyor onlara. Ucube diyorlar. Saklandıkça ucubelikleri kuvvetleniyor sanki. Sanki kendileri de kabulleniyorlar. En has antikasından oluyorlar belki de. Binlerce yıldır varlarmış gibi. Öyle görkemli yani aslında. Görkemi kendinden menkul. Kendinden menkulluğünden ötürü sukun ve derin. Plastiksiz şehirler varmış. Net. Binlerce yıllar önce.
alpha
beta
gamma
delta derken
pi
phi
omega
.
.
.

NMA dedi ki...

Bildim, bildim... Yağmurun yağmak için can attığı, çocukların diz kapaklarını yüzülmesi pahasına feda ettikleri sokakları olan şehirler. Plastiğe el atmadan toza toprağa bulanıp ekmeği el ile böldüren, şarabın damlalarına eşlik eden şehirler hani.

Gramofondan gelen boğuk, takılgan sesin sahibesine korse giydirten, bıyık altından pipo emdiren şehirler.

Şarkıların sahipleri olan şehirler. Plastiğe boğulmamış, ihtiyacı olmamış şehirler.

O şehirler. Öylesi yaşamlar. Oralarda bir yerlerde olan çocuklar. Ben belki. Belki benim olmak istediğim.

Şimdi gece vakti.

Elimde tüy yahut divit, masamda mürekkep hokkası yok. Ben de yokum. Plastik tuşlara dokunan süper çocuk var. Küllerini savurduğum...