
Dört duvar arasında, ses çıkarabildiğimi görebilmek, sesimi duyurabilmek için belki de, gargara yapıyorum bol bol: Tuzlu su ile gargara. Tuz bana insan olduğumu hatırlatıyor. Tenden kopmuş gelmiş gibi. Bazen de ilah olduğumu hatırlatıyor. Tane tane dökülürken. Ağzımın kenarlarından taşan köpükler ağır çekim ile yere iniyor. Kopmuş, parçalanmış, zifti görünen marley parçalarına raptiye ile sabitlenmiş muşambaların arasından sızıp tahta kurularının zeminde açtıkları delikleri dolduruyorlar. Ben bunu duyuyorum. Kokuşmuş, çürümüş her ne kadar şey varsa usumda sana, bana, bize, onlara ait... Hepsinin sesini duyuyorum. Daha da fazlası da var: