Pazar, Mart 27, 2011

benden bir parça koparttım, bana ilk gülen çocuğa verdim...

benden bir parça koparttım, bana ilk gülen çocuğa verdim, çocuğun kulaklarını çektim, çocuk ağladı, ben güldüm, çocuk parçama baktı, çocuk sustu, çocuk parmağıyla bana bir yol işaret etti, aradığım bir yol, bilinmeyen, en nihayetinde, her şey bittiğinde yeniden başlayacağım, yola düştüm, adımlar attım, bir kaplumbağa kabuğu buldum, içi boştu, gözümün tekini kıstım, diğeri açıldı, gözetledim yolu aralıktan, uzun bir yoldu, daha da uzun göründü, gitmeye kararım vardı, cesaretim yoktu, bir parça daha koparttım, bana ilk havlayan köpeğe verdim, köpeğin kulaklarını sevdim, köpek inledi, ben uludum, köpek beni kokladı, köpek havladı, köpek yanıma yanaştı, aradığım bir sıcaklık, eksik olan, öyle ya da böyle, her şey bittiğinde yeniden başlayacağız, yola düştük, adımlar attık, bir kırık ayna bulduk, kenarları törpülenmemişti, parmağımı gezdirdim, parmağım kesildi, gözetledik kesiğin kanayışını, yavaş bir akıştı, daha da yavaşladı, kanamayı canım istiyordu, kanatacak sebep yoktu, bir parça daha koparttım, bana ilk inanan insana verdim, insanın yüzüne tükürdüm, insan güldü, ben ağladım, insan parçama baktı, insan kustu, insan kasıklarının üzerinde bir deliği işaret etti, bilmediğim bir yer, sahip olmadığım, bağlanmadığım, her şey bittiğinde yeniden başlayacak, köpeği ısırdı, kaşlarımı çattım, bir ıslık çaldım, köpek havladı, insan bağırdı, bir ıslık daha çaldım, köpek havladı, insan bağırdı, hepimiz birer parça kopardık kendimizden, yedik, ben havladım, köpek ağladı, insan ıslık çaldı, ben ağladım.

where does it end?

Posted via email from morg

Pazartesi, Mart 21, 2011

Sırf bir iki yankı daha bırakabilmek için oralarda bir yerlerde

refresh

Düşlerimizi yüklediğimiz gemiler bu limanı terk ederken el sallamıştık
Aynı ellerle güneşi batırmıştık
Ve aynı ellerle dua etmiştik bir daha doğmaması için
Doğmamıştı
Bir kez olsun bizi kırmamıştı zaten doğa,
Gece,
Gündüz,
Zaman...

İstediğimizi yaptırmıştık az buçuk
Az buçuk hislerimizi yıpratmıştık
Yorumlarımızı törpülemiş,
Yorgunluklarımızı gizlemiştik
Sırf bir iki nefesi daha inatla alabilmek,
Sırf bir iki dakikayı daha sıradanlıktan soyabilmek için.

Bahislerimizi koyduğumuz savaşlar gerçekliğe dökülürken ağlamıştık
Ağlamıştık boş caddenin ortasında eksik kalan yerlere
Ve ağlamıştık bir daha kurumaması için
Kurumamıştı
Bir kez olsun bizi kırmamıştı zaten yağmur,
Fırtına,
Soğuk,
Ankara.

Gözümüzü kırpmamıştık zamanı öldürmek için
Zamanı öldürmek için sallanmıştık
Ayaklarımızı kaldırmış,
Ellerimizi bırakmıştık
Sırf bir iki defa daha sıkılıp patlasın diye odacıklarımız,
Sırf bir iki yankı daha bırakabilmek için oralarda bir yerlerde

Posted via email from morg

Perşembe, Mart 03, 2011

Eis Vivo Qui Me Amant

Eis Vivo Qui Me Amant

Savaşırken vurulmak yutulmak demektir.
Ya geçmiş tarafından.
Ya da gelecek.

Hayat ise... Savaşın ta kendisi.
Soğuk ve sıcak.
Pazar günü ile sonlanan,
Ertesi ile başlayan fasit bir çelenk.

Pazar günleri cenaze töreni gibidir.
Ertesi ise doğum günü.
Bir kavrama hiç gerek yok aslında.
Topu topu yedi gün.
Yedi bilindik, tahmin edilebilir gün. 
"Bir kelebeğin yaşamı."
Denmeliydi.
En azından tekdüzelikten daha uzak.
Düzenden de. 

Düzende ansızın biterken sevmeler,
Ansızın biterken nefret etmeler düzende,
Savaşıp boğuşurken tekdüzelikle,
Çoğu zaman insanı kendine getiren şey
Bardağın kırılmasıdır,
Saatin durmasıdır,
Telefonun sesidir mesela.
Beklediğin tonda çalmaz ya canına yandığımın telefonu.
Ya da hiç çalmaz aslında.
İşte o zaman geriye bir tek sen kalırsın. 

Bazen de geriye an-ne kalır, ba-ba kalır.
Telaffuzu erken kelimeler.
Vurgusuz, iki heceli.
İronik.
Tanrılarımız.

Hand_Covers_Bruise.mp3 Listen on Posterous

Posted via email from morg