Cumartesi, Kasım 12, 2011

Siktir Edilesi Olsun Olmasın Siktir Ediveriyorum [Onlar da Siktir Olup Gidiyorlar]

"Funny How Secrets Travel"

Kullanılmış kulak temizleme çubuğu kıvamındaki silüetlere harcadığım vakte yanayım diyorum. Yanayım enine, boyuna, önüne, ardına. "Vah"lar ve "tüh"ler arasından farklı eşlikler seçeyim...

Olmuyor arkadaş!

Takınca uşankamı kafama, bende bir gülümseme. Ne poyraz kalıyor ne lodos. Bayramlarım ebedi, müziklerim özgün, vaktim bol, zihnim diri oluveriyor. 

Siktir edilesi olsun olmasın siktir ediveriyorum. Onlar da siktir olup gidiyorlar.

"Ne salakmışım" diyesim geliyor.

Hatta bazen "ne kadar salakmışsın" bakışlarını çözümlüyor gibi oluyorum.

Takıyorum uşankamı kafama, altta salt don olsa da bende bariz bir gülümseme. Hani bir iki dişim yitik olsa daha sıcak, daha samimi mi olurum ayna karşısında, emn değilim.

Neyse arkadaş!

O vakit tenim buğday, gamzem derin, dingin debili kanım, üçüncü boyuttan ötesi, ziyadesi...

Yine de enselerinden yakaladığım bütün sokak kedilerini yüzlerine fırlatmak istiyor gibi oluyorum bazı bazı. Ciğerden gelen bir istek belli, mideden yahut lenf düğümlerimden...

Karşı koyamıyorum arkadaş!

Takıyorum uşankamı kafama, bırakıyorum kedileri enselerinden, baskıyla hudutları terk eden kırk tilkime kırk karga da ben hediye ediyorum.

Siktir edilesi olsun olmasın siktir ediveriyorum. Onlar da birer birer siktir olup gidiyorlar. Bazısı durumu geç anlasa da siktir olup gidiyorlar işte.

"Ateş semenderi yakmaz."
M. Ullmann "Die Natur- und Geheimwissenschaften im Islam" 

 

Posted via email from morg

Perşembe, Kasım 03, 2011

Boşluğa Rastgele Dökülmüş Harfler

OF MORTALS AND FRAUDS

Boşluğa rastgele dökülmüş harfler
Yer yer anlamlı
Çoğu zaman anlamsız

Üstünkörü edebiyat

Hiçbir zamanı
Her zamana değiştiren harfler

Mevsiminden önce
Zamandan dakik

Boşluğa dökülmüş harfler
Bir yerden toplamaya başlamak

Bir sonraki hareket 

 

 

Posted via email from morg

Cumartesi, Ekim 08, 2011

Taksidermi

Dim

O kadar dağınık ki odam. Sanki içten patlamışım, duvarlara yağ yağ sürülmüşüm. Çıkmak bilmeyen lekeler hatıralarım, boya boya akmışım. Her bedenden giysilerim, her bedene bürünmüşüm. Işık açma kapama düğmem renk değiştirmiş, hep aynı yerine dokunmuşum, her gün aynı zaman diliminde. Buat kapaklarımla göz göze gelişimde, her seferinde, "keşke" diyorum. "Keşke gözlerimi örtseniz", rızam olmadan açılmış deliklerim nihayetinde.

"Kalbin içindeki bebek buruşuk ve topak topak."
Chuck Palahniuk "Ölüm Pornosu

Camın hemen berisinde güneşlik, güneşliğin berisinde kısa tül perde. Güneşlik tülü koruyor, tül de beni. Uykuya daldığımda tülün delikleri üzerimde gofret gofret dokuluyor ay ışığını. 

"Avanaklar özgürlüğü seçti. Ya sonra? Sonra çağlar boyunca zincirlerini özlediler. Dünya bu yüzden sefil anlıyor musun?"
Евгений Иванович Замятин "Biz

İzleyebildiğim, izleyemediğim tüm filmler, asmaya cesaret edemediğim tüm afişlerim bir bir beni anlatıyor aslında. Okuyabildiğim, okuyamadığım, yarım bıraktığım kitaplar. Zaman zaman camın önünde bıraktığım. Sararıp soldurduğum. Rotasyon.

"Ertesi sabah, tekrar göl kenarına gitti. Boğularak intihar etmenin kolay olacağını düşünüyordu ama başaramadı. Tekrar su yüzeyine çıktığında ağzını sonuna kadar açtı, ciğerleri oksijenle doldu. Suyun içinde çırılçıplak durdu. Etrafında sadece kıyıdaki ağaçlar, sazlar ve gökyüzü vardı. Sonra çığlık attı. Takati kalmayana dek haykırdı, ölüme ve yalnızlığa ve acıya karşı haykırdı."
Ferdinand Von Schirach "Suç

Bana yazılanlar, benim yazdıklarım. Odada her birinden ayrı bir esans var. Her birinin boğduğu hücrelerim belli. Domino taşlarından oluşmuş bir yol gibiyim odamda. Bir etki ve darmadağın her şey. Geçerken çarpıp düşürdüğüm onlarca fotoğraf gibi.

"Ben dünyaya ateş atmaya geldim. Eğer şimdiden tutuşmuşsa daha ne isterim?"
Luka Bap 12: 49-51 

Kendi kendini sindirmeye adamış bir adam. Kendi kendini doldurmaya alışmış. Gözlerinde misketler, kablolardan damarlar, içinde oyuncak bıçağı ve plakları...


"Ve oradaki renkler yalnızca siyah ve beyaz olmalı, başkası değil."
H. G. Ginger "Necronomicon"

Ný_Batterí_(Live).mp3 Listen on Posterous

Posted via email from morg

Perşembe, Eylül 22, 2011

sana kim öl dedi ki?

"...years and my life is still trying to get up that GREAT BIG HILL OF HOPE..."

sana kim öl dedi ki?
henüz bu yazı bile görmemişken... 

09_Hello.mp3 Listen on Posterous

Posted via email from morg

Pazartesi, Eylül 12, 2011

Lost in Redemption

Is This an Illustration or What?

I am a verb without a present form
Forced to fit virtually any sentence
Dripping from lips that were once warm
Fell apart with a sudden repentance

I am neither a pinch more than I was
Nor the ruins of I could ever been

I am a broken mirror, never shined
Tried to indulge itself with a spark
It is never too bright for a blind
And I have just come out of the dark  

I am an empty heart without a web
Lost in redemption from a single beat

12_The_Dolls_Of_Boredom.mp3 Listen on Posterous

Posted via email from morg

Çarşamba, Ağustos 10, 2011

beklediğim gece bu değil

NOT A STAGE

bu gece iyi boyanmamış sanki.

ne karanlığı karanlık,
ne sessizliği bölünemez.

ne en uzun gece bu
ne de en dayanıklısı:
çok kalmadan güne teslim olacak gibi

beklediğim gece değil bu.
bende açılan her delik için bir dilek tuttuğum gece sadece.

bu gece iyi terkedilememiş sanki

ne nöbeti nöbet
ne uykusunu feda edebilir

ait olduğum gece değil bu.
kendime ucuz masallar okuduğum gece sadece.

ne öldüğüne değer bir gece
ne gördüğüne...

03_Night.mp3 Listen on Posterous
 

Posted via email from morg

Perşembe, Temmuz 21, 2011

Ünlemin bölünmesi.

Dünya oldukça narin aslına bakarsan. Üzerine kök salıvermiş ya da kök salmaya çalışan ne varsa bir vakit sonra ölüp gidiyor. Sonbaharları ne kadar az üstelik. Kışa teslim oluveriyorlar hemen. Vay gidene. Kar altında kalana. Kalacak olanlara.

Ruh dediğin de bir siyam ikizi kadar enterasan aslına bakarsan. Bir siyam ikizi kadar da sıkıcı aynı zamanda. Sonsuz bir beraberlik değil neyse ki onlarınki bu dünyada. Ünlemin bölünmesi, noktasının çizgisinden ayrılması. Çizginin düşüşü, noktanın olduğu yerde kalışı. İşte böyle -. Vay gidene. Çizgisi düşene.

Narin dünyanın güzel fontlu bir ünlemini düşün şimdi. Geride kalanlardan düşün. Kendin için düşün. Çocukluğundakileri düşün, az biraz daha büyüdüğün zamankileri düşün. "Mümkün olsaydı senin ruhunu da içime sokabilseydim ama bir kişilik işte" dediğin ya da diyemediğin birisini düşün. Şimdi bu dünyada olmayan birisini düşün.

NO SUMMER THIS YEAR

Bir hak verilseydi sana, şimdi, şu an... Hangi gidenini (bu hayattan) geri döndürmek isterdin? Kimi geri getirirdin?

Bu gece bunu düşünüp uyursun belki.

Belki rüyan daha hatırlanır olur.

 

Bu şarkı senin için. Duyuyorsundur belki 42°02′N 35°09′E civarlarında bir yerlerde...

I'm_Looking_Forward_To_Joining_You,_Finally.mp3 Listen on Posterous

Posted via email from morg

Pazar, Haziran 26, 2011

yalnız şehirler seçmeye devam edeceğim

DRAINER

her şeyin öyle ya da böyle bir hikayesi var
bir nedenden çıkmamış mı tüm savaşlar?
bir ben ait olamadım bir hikayeye
biraz oradan biraz buradan
durup dinlenecek bir yer bulamadım kendime
her gördüğüm yerin oldum
az ya da çok
ama hiçbir yerde kalamadım ölümüne
hiçbir medet umamadım

gönlümce şımaramadım

bu yüzden...

yalnız şehirler seçmeye devam edeceğim gitmek için
ne benim kadar olsunlar
ne de benimle mutlu
varlığım da yokluğum da bir olsun
gelişime açmasınlar güneş
giderken de yağmur dökmesinler ardımdan

biliyorum...

yine zaman gelecek
her şey, sen, ben, işte tüm bu yazılanlar silinecek
unutulacak
geriye bir tek yaptığım saçmalıklar,
yapamadığım gerçekler
ve yapmaya cesaret edemediklerim kalacak

çünkü ben sadece bunlardan ibaretim

13_Talijanska.mp3 Listen on Posterous

Posted via email from morg

Cuma, Haziran 10, 2011

Batan Geminin Son Malları Arasında Kaybolmaktasınız

Ground Zero

Hep "bu tepeyi de aşarsam eğer" tadında yaşamaktan koruk gibi tüm meyveleri hayatımın.
Buruk,
Mayhoş,
Endişesiz.

Ve şimdi çoğunuzu hayal meyal hatırlamaktayım.
Doğum günleri anımsatıcılarıyla hatırlanmaktasınız.
Acı ama gerçek.
Ne eksiğiniz var,
Ne de fazlanız.

En çok istediğim,
Belki de hiç olmamanız. 

Nasıl olsa "biraz daha zamanı vardır" düşüncesiyle ertelenmekte dilden ırak kalan sözlerim.
Tedirgin,
Alıngan,
Bertaraf edilmiş.

Ve haraç mezat satışa çıkarttığım hatıralarım.
Batan geminin son malları arasında kaybolmaktasınız.
İlk ya da son.
Ne inanmışlığınız var,
Ne de inanılmışlığınız.

En çok istediğim,
Belli ki hiç olmamanız. 

Posted via email from morg

Pazar, Mayıs 22, 2011

dağılan şiir

Moisture Forms Tears

neden yekpare ki duvardaki aynam?
bir taş at, dağılsın

ne de olsa
her şey öyle ya da böyle dağılır 

her düşünce dağılır

her renk suya düşer, dağılır

her birliktelik dağılır

kurşun girer, beyin dağılır

ben toplarım sen dağıtırsın

hücreler gibi
dağılırız

ebru suyuna düşen damla gibi
dağılırız

yere düşen cıva gibi
dağılırız 

neden üzerimde yoğunlaşmış suzi bulutlar?
azıcık üfle, dağılsın

neden sayıca artmış beynimdeki tilkiler?
bir bağır, bir çağır, dağılsınlar

ama yapmazsın 

sen benim için bir tek sen iken
ben senin için herhangi biri

10_Straumnes.mp3 Listen on Posterous

haliyle ben dağılırım
sessiz, soluksuz, iki ya da bin parça

önce ya da sonra
dağılırım 

 

Posted via email from morg

Cuma, Mayıs 06, 2011

"Bağlanmayacaksın" (Can Yücel)

Nobody Is Here

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. 
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini,
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mes
ela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen eğer,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, 
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. 
İlişik yaşayacaksın. 
Ucundan tutarak…

Can Yücel
01_Ashes_in_the_Snow.mp3 Listen on Posterous

Posted via email from morg

Pazar, Mayıs 01, 2011

Her şey ve sen

P108

Küçük fotoğraflar serpiştirmiştin
Odanın dört bir yanına
Hep yanında olsunlar diye
Belli ki
Geçmişte neler olup bitmiş
Neleri sığdırmışsın sen
Şimdi yoksun
Anladım
Anladım
Gülmelerinin sınırlı oluşunun nedenini
Rüzgara karşı eşarbının bağlarını
Hep sıkı tutuşunun nedenini
Boğazında düğümlenenlerin
Çıkmasını engelleyişini
Özledim
Her sabah kapı aralığından
"Güle güle" dediğimde
Bana
El sallayışını
Hep iyi dileklerini
İnanamadım ya
Ondandır diyorum
Uyuyordur diyorum yine
Odandaki duvar saati çalışıyor çünkü hala
Tek avuntum bu
O gün "ben geldim" dediğimde
Gözlerinden geriye akan yaşlara
Çoğu şeyi anlatamayışına
Elini kaldırmak isteyişine
Ve akıp giden yıllarına
İnanamıyorum hala
Soğumana şahit oluşuma
Çukurda bekleyip
İlmekleri tutan ellerim
Aynı ellerimdi oysa
Bayram sabahları
Ellerini öperken
Ellerini tutan ellerim
Yanına uzanıp
"Anneye yardım" okurken
Seni tutan ellerim
Her bir kırıntı
Her bir iz
Her bir fotoğraf
Sanki gösterime girmemiş
Berrak bir film gibi şimdi
Her şey
Telefonun
Yatağın
Çarşafın
Odan
Ben
Sinop
Her şey ve sen
İnanamayacağım kadar
Yarım ve eksik şimdi

Posted via email from morg

Cumartesi, Nisan 02, 2011

yol çantası

boat on the lake

hala sevebildiğimi görmek şaşırtıcı
ellerime baktığımda hissedebildiklerim
ve aldatan güneş
er ya da geç batar
kuşlar uçar, ben yürürüm
"özgürüm" demeden önce hep bunu düşünürüm
kaç ruh sığar bana?
kaça kadar sayabilirim uyumadan önce?
bedenimdeki yaraların somut izleri
mor, kırmızı, yeşil renk geçişleri
fener alayı gibi bir cenaze
yaralı hatıraların izlerini görmek şaşırtıcı
ardıma baktığımda yok sayabildiklerim
ve tutarsız siyah
er ya da geç solar
kuşlar göçer, ben kalırım
"değişirim" demeden önce hep bunu düşünürüm
kaç yalan devirir beni?
kaça kadar çocuğum büyümeden önce?
düşümdeki odaların alelade geçitleri
kırık, dökük, kilitsiz giriş çıkışları
apar topar hazırlanmış bir yol çantası

 

Posted via email from morg

Pazar, Mart 27, 2011

benden bir parça koparttım, bana ilk gülen çocuğa verdim...

benden bir parça koparttım, bana ilk gülen çocuğa verdim, çocuğun kulaklarını çektim, çocuk ağladı, ben güldüm, çocuk parçama baktı, çocuk sustu, çocuk parmağıyla bana bir yol işaret etti, aradığım bir yol, bilinmeyen, en nihayetinde, her şey bittiğinde yeniden başlayacağım, yola düştüm, adımlar attım, bir kaplumbağa kabuğu buldum, içi boştu, gözümün tekini kıstım, diğeri açıldı, gözetledim yolu aralıktan, uzun bir yoldu, daha da uzun göründü, gitmeye kararım vardı, cesaretim yoktu, bir parça daha koparttım, bana ilk havlayan köpeğe verdim, köpeğin kulaklarını sevdim, köpek inledi, ben uludum, köpek beni kokladı, köpek havladı, köpek yanıma yanaştı, aradığım bir sıcaklık, eksik olan, öyle ya da böyle, her şey bittiğinde yeniden başlayacağız, yola düştük, adımlar attık, bir kırık ayna bulduk, kenarları törpülenmemişti, parmağımı gezdirdim, parmağım kesildi, gözetledik kesiğin kanayışını, yavaş bir akıştı, daha da yavaşladı, kanamayı canım istiyordu, kanatacak sebep yoktu, bir parça daha koparttım, bana ilk inanan insana verdim, insanın yüzüne tükürdüm, insan güldü, ben ağladım, insan parçama baktı, insan kustu, insan kasıklarının üzerinde bir deliği işaret etti, bilmediğim bir yer, sahip olmadığım, bağlanmadığım, her şey bittiğinde yeniden başlayacak, köpeği ısırdı, kaşlarımı çattım, bir ıslık çaldım, köpek havladı, insan bağırdı, bir ıslık daha çaldım, köpek havladı, insan bağırdı, hepimiz birer parça kopardık kendimizden, yedik, ben havladım, köpek ağladı, insan ıslık çaldı, ben ağladım.

where does it end?

Posted via email from morg

Pazartesi, Mart 21, 2011

Sırf bir iki yankı daha bırakabilmek için oralarda bir yerlerde

refresh

Düşlerimizi yüklediğimiz gemiler bu limanı terk ederken el sallamıştık
Aynı ellerle güneşi batırmıştık
Ve aynı ellerle dua etmiştik bir daha doğmaması için
Doğmamıştı
Bir kez olsun bizi kırmamıştı zaten doğa,
Gece,
Gündüz,
Zaman...

İstediğimizi yaptırmıştık az buçuk
Az buçuk hislerimizi yıpratmıştık
Yorumlarımızı törpülemiş,
Yorgunluklarımızı gizlemiştik
Sırf bir iki nefesi daha inatla alabilmek,
Sırf bir iki dakikayı daha sıradanlıktan soyabilmek için.

Bahislerimizi koyduğumuz savaşlar gerçekliğe dökülürken ağlamıştık
Ağlamıştık boş caddenin ortasında eksik kalan yerlere
Ve ağlamıştık bir daha kurumaması için
Kurumamıştı
Bir kez olsun bizi kırmamıştı zaten yağmur,
Fırtına,
Soğuk,
Ankara.

Gözümüzü kırpmamıştık zamanı öldürmek için
Zamanı öldürmek için sallanmıştık
Ayaklarımızı kaldırmış,
Ellerimizi bırakmıştık
Sırf bir iki defa daha sıkılıp patlasın diye odacıklarımız,
Sırf bir iki yankı daha bırakabilmek için oralarda bir yerlerde

Posted via email from morg

Perşembe, Mart 03, 2011

Eis Vivo Qui Me Amant

Eis Vivo Qui Me Amant

Savaşırken vurulmak yutulmak demektir.
Ya geçmiş tarafından.
Ya da gelecek.

Hayat ise... Savaşın ta kendisi.
Soğuk ve sıcak.
Pazar günü ile sonlanan,
Ertesi ile başlayan fasit bir çelenk.

Pazar günleri cenaze töreni gibidir.
Ertesi ise doğum günü.
Bir kavrama hiç gerek yok aslında.
Topu topu yedi gün.
Yedi bilindik, tahmin edilebilir gün. 
"Bir kelebeğin yaşamı."
Denmeliydi.
En azından tekdüzelikten daha uzak.
Düzenden de. 

Düzende ansızın biterken sevmeler,
Ansızın biterken nefret etmeler düzende,
Savaşıp boğuşurken tekdüzelikle,
Çoğu zaman insanı kendine getiren şey
Bardağın kırılmasıdır,
Saatin durmasıdır,
Telefonun sesidir mesela.
Beklediğin tonda çalmaz ya canına yandığımın telefonu.
Ya da hiç çalmaz aslında.
İşte o zaman geriye bir tek sen kalırsın. 

Bazen de geriye an-ne kalır, ba-ba kalır.
Telaffuzu erken kelimeler.
Vurgusuz, iki heceli.
İronik.
Tanrılarımız.

Hand_Covers_Bruise.mp3 Listen on Posterous

Posted via email from morg

Pazar, Şubat 27, 2011

Bugün raflarda yalnızlık vardı yine

"TELL ME, ARE YOU HAPPY?"

Bugün raflarda yalnızlık vardı yine
Yine ucuz, hep ucuz
En kolay alınan
Bedelsiz hatta
Ankara'da yalnızlık vardı yine bugün
Benim yalnızlığım
Tanıdık, eski, bildik yalnızlık
Caddelerde
Binalarda
Tutuşan ellerde
Sigara tutan ellerde
Dua eden ellerde
Yalnızlık vardı hep
Bebeğini emziren annede
Baba tokadını yanağında hisseden çocukta
Sokak çocuklarında
Hep yalnızlık vardı
Ankara seni, beni, onu avutmaya çalışıyordu yine
Pür telaş içinde
O da yalnızdı oysa
Gizlenen tüm yalnızlıklar ortaya çıkmıştı bugün yine
Yağmur akıtmıştı bütün derme çatma boyaları
Seslenen her ağızda
Boyası akmış her gözde
Kedisinden yoksun her ağaçta
Yalnızlık vardı
En dumanlı
En puslu
En düşman haliyle
Yalnızlık kaplamıştı yine
Bugün laflarda yalnızlık vardı yine

Posted via email from morg

Çarşamba, Şubat 16, 2011

Adem de olmamıştı ki...

who said punk was a creation

Uzaylı arkadaşımız eksik parmaklarını hayvanlara doğrulttu. Kıpırdamayan ağzından değil, karnından bir yerden geliyordu ses. Biz anlamıyorduk dediklerini önce. Sonraları anlar oluyorduk. Korku, telaş kalmamıştı bizde artık. Dayanacak hal de. Kızlar oğlan olmuştu, oğlanlar kız. Kimimiz ağlıyor, kimimiz gülüyorduk.

Son sorusu hayvanlara geldi uzaylı arkadaşımızın:

"Siz aşık oluyor musunuz?" (Soru yankılandı boşlukta, içimizde... Ne biçim bir soruydu öyle?)

Bütün hayvanlar sustular. Daha sonra senkronize bir ekip gibi kafalarını bir sola bir sağa çevirdiler. Koro halinde "H.A.Y.I.R." dediler.

"Bizim isimlerimizi Adem vermişti. Biz aşık olmayız. Adem de olmamıştı ki."

Soruyu neden sorduğunu unutmuş gibiydi uzaylı arkadaşımız. Hayvanları sevdi. Hayvanları daha mantıklı buldu. 

Biz küçümsenmiş, ezilmiş, üzülmüş ve utanmış tavırlarımızla birbirimize baktık. Etrafta utancımızı saklayacak ne bir incir yaprağı vardı, ne de bir örtü. Uzaylı arkadaşımız ve hayvanlar için bunların hiçbirine gerek de yoktu aslında. Hepimiz lal kesilmiştik.

Bizimkiler kocaman bir uzay gemisine bindiler.

Biz bakakaldık.

Onlar dağın üstüne konuçlanmış uzay gemisinden bize güldüler. Uzay gemisi hareket ederken de el sallayıp dil çıkarttılar.

Hayvanlar dile geldi:

"Siz aşık oldunuz. Hem de her şeye. Tekrar etmeyi sevdiniz siz."

  
Download now or listen on posterous
17_Baboon_Rape_Party.mp3 (3843 KB)

Posted via email from morg

Çarşamba, Şubat 09, 2011

nasıl da bitiyor en sessiz kalmak istemediğim zamanlarda şarkılar

Reflections on a Frozen Lake

nasıl da bitiyor en sessiz kalmak istemediğim zamanlarda şarkılar
nasıl yansıtıyor en hafif izlerimi bile aynalar
ve ben nasıl yavaş yavaş bir kalıntı haline geliyorum?

nasıl da doğuyor en karanlıkta kalmak istediğim zamanlarda gün
nasıl hatırlanmak istiyor en unutulası anda bile dün
ve ben nasıl basit bir iki alıntı haline geliyorum?

geniş çaplı dönme dolaplar dönüyor ardımdan belki de
belki de tüm düşündüklerim benim kendi dolaplarım
kilitlerini kırdığım, kapakları yitik dolaplarım
altı üstü saçma sapan bir iki cümleden ibaret dünyam

nasıl da siniyor en issiz kış gecelerinde korku üzerime
nasıl kurtulmak istiyor kanım damarlarımdan
ve ben nasıl silinmez görünmez bir hayalet haline geliyorum?

nasıl da vuruyor en ilerlemek istediğim dakikalarda yüzüme rüzgar
nasıl koparmak istiyor en dingin sularımı dalgalar
ve ben nasıl yırtık okunmaz bir miras haline geliyorum? 

kırık dökük çocuklar dönüyor etrafımda oyun oynar gibi belki de
belki de tüm inandıklarım benim kendi oyunlarım
kurallarını bozduğum, bitişleri eksik oyunlarım
altı üstü saçma sapan bir iki renkten ibaret hayallerim

Posted via email from morg

Salı, Ocak 25, 2011

sen uyurken ben uyumazdım

ADA II

sen uyurken ben uyumazdım
seni izlerdim
seni ezberlerdim

sen uyurken ben aynaya bakardım
olmadığını düşünürdüm
var olmadığını düşünürdüm

sıktığım avuçlarımı aynaya vurduğumu düşünürdüm
aynanın yavaş yavaş kırılışını
ellerimin yavaş yavaş kanayışını...

bir ömürlük kelimelerin bir anda uçuşunu izlerdim
nefesimin bittiğini düşünürdüm
sonra yere düşüşümü

sen uyurken ben uyumazdım
seni okurdum
seni yazardım

sen uyurken ben kapıya bakardım
gittiğini düşünürdüm
terk ettiğini düşünürdüm

sıktığım dişlerimi birer birer kırdığımı düşünürdüm
dişlerimin birer birer halıya düşüşünü
ağzımın yavaş yavaş kanayışını...

bir ömürlük gözyaşının bir anda akışını izlerdim
rengimin solduğunu düşünürdüm
sonra sessiz kalışımı

sen uyurken ben uyumazdım
seni dinlerdim
seni anlardım

sen uyurken ben pencereye bakardım
uçtuğunu düşünürdüm
kanatlanıp uçtuğunu düşünürdüm

sıktığım pervazı yavaş yavaş bıraktığımı düşünürdüm
tüylerimin birer birer kopuşunu
ağırlığımın yavaş yavaş yitişini...

bir ömürlük özgürlüğün bir anda bulanışını izlerdim
cesaretimin tükendiğini düşünürdüm
sonra korkmaya başlayışımı

  
Download now or listen on posterous
Bulut_Cocuk.mp3 (9683 KB)

Posted via email from morg

Pazartesi, Ocak 03, 2011

Tüm Bunlar Bir Çırpılık Çünkü

"ben şimdi burada böyle tek başıma dikerken söktüğün yerleri"

Yeniden dirilmek için çok da düşünmeye gerek yok
Kendini öldürmek için de
Ya da kendini baştan yaratmak için
Ya da kendinden başkalarını yapmak için
Tüm bunlar bir çırpılık çünkü

Bir kibritin alev alması için gereken zaman
Ya da bir kağıdın dili kesmesi için
Ya da bir yaşın gözden düşmesi için
Topu topu bu kadar zaman işte gerekli olan

Tanrı fırçasını alıp bulaştırsın diye beklemeye gerek yok
Kendine renk vermek için de
Ya da kendini karartmak için
Ya da karabataklığından utanmamak adına alnına biraz beyaz çalmak için
Tüm bunlar bir çırpılık çünkü

Sürülmüş bir kurşunun silahı terk etmesi için gereken zaman
Ya da bir ciğer nefesin bedenden çıkması için
Ya da bir fotoğrafın ortadan yırtılması için
Topu topu bu kadar zaman işte gerekli olan

Yeniden başlamak için birinci ayın birinci gününe gerek yok
Bir gecenin ardından sabahı çağırmak için de
Ya da sabahı kendin boyamak için
Ya da korktuğun geceler boyu sessiz sessiz haykırmak için
Tüm bunlar bir çırpılık çünkü

Boşa düşen sevmelerin uçması için gereken zaman
Ya da kışa aldanan tomurcukların donması için 
Ya da boğazının düğümlenmesi için
Topu topu bu kadar zaman işte gerekli olan 

  
Download now or listen on posterous
Milk_And_Honey.mp3 (3577 KB)

Posted via email from morg