Pazartesi, Aralık 31, 2007

(U)mut Dolu Yıllar Yine de... Hala...


Kadehlerin içine yine yeşil, la'l yahut bej mayi dökerken siz
Ağzılarınız kahkahadan kehkeşan yıldızlarıyla yarışırcasına açılırken
Yataklar üstünde bir yukarı bir aşağı inerken siz
Donlarınız kırmızının binbir tonunu taşırken
Mantarları şişeden zevk-i sefa içinde ayırırken siz
Göbek deliğini ayyaş zihinle titretip titretip izlerken
Yine meçhul bedenler morglardan medet umacak
Yine yuvasızlar donup kalacak
Yine farklı olanlar susturulacak
Yine yabancıların kollarına çocuklar atılacak
Ve yine masal olduğu gibi devam edecek...

(U)mut dolu yıllar yine de...
Hala...

Pazar, Aralık 23, 2007

Hatta...

Doğrunun düzlemi kestiği yerde
Kavgalar başlar
Sistem yavaşlar
Hatta çöker

Ebrunun suyundan ayrıldığı anda
Alemler karışır
Beşer alışır
Hatta ağlar

Kaybolanın ortaya çıktığı yerde
Düzelir kaşlar
Silinir alınlar
Hatta açılır

Sırra kadem basıldığı anda
Diller çözülür
Gün döner
Hatta bulanır

Pazar, Aralık 16, 2007

Ebegümeci


Hatıralarından seçmen gerekenleri sana öğretecek ben değilim. Bütünün hangi kısmını alman gerektiğini de sana öğretemem. Ben sadece sana bir masal anlatırım, istersen bir tane daha. İstersen sonunu tamamen değiştirebilirim. İstediğin kadarını bilebilirim, istemediğin kısmında sesimi kısabilirim. Kaybolman gerektiğinde gizlenmen gerektiğini de vurgulayabilirim. Ortaya çıkmak istediğinde seni ışığa boğabilirim. Yettiği kadarının aslında ne kadar az olduğunu ima edebilirim ve aç kalırsın. Seçtiğim notaları, çektiğim çizgileri sana birer birer anlatabilirim. O zaman ne kadar haklı olduğumu, neden olduğumu, neden bu kadar olduğumu anlayabilirsin belki. Gökyüzünü ağlatırım, sen yağmur sanarsın. Güneşi akşam öncesi yırtarım sen kan sanarsın. Dilimden dökülmesini istediğini sana söyletebilirim. Dökülmesi gerekenleri. Dilsiz olabilirim bazen, bazen iki renkli bir pandomim izletirim. Çoğu kadar azı da olabilirim. Kralları da öldürebilirim, kraliçeleri de. Sonra sen ve ben kalırız belki. Ebegümeci...

Resim çalışması RagıpEmreBeyin'e aittir.

Pazar, Aralık 09, 2007

Kandırık Bir Vaziyet


Kalbinin kırıldığına
Bir tek ben şahittim
Bir tek
Ben duydum ya sesini
Görmezden gelip
Gözlerimi kapattım

Bir oluk olsaydı eğer
Kafanda bir yerde
Akacaktı tüm bu olanlar
Rahatlayacaktın

Uyuyalım mı yine
Yarı ölüm hani...
Kandırık bir vaziyet
Yarı heyecanlı hani...

Pazar, Aralık 02, 2007

Sözleriniz Tuhaf Tuhaf Çıkıyor


"Keşke elimde bir düğme olsaydı
Basınca Dünya'yı kapatan
Kapalıysa açan..."



Ben duymamalıyım ya
Sessiz olmaya çalışın siz

(Ama itiraf edeyim
Sözleriniz tuhaf tuhaf çıkıyor)

Yaralanıyorum ya yavaş yavaş
Uzaklaşıyorum sonra

Tükürüyorum lanet olası Dünya'ya
Defoluyorum

Pazar, Kasım 25, 2007

Varsın...

Başınabuyruk gezen duyguların yıprattığı bir beden
Kesildiğim kumaşın devamının olmayışı
Gözlerimin önünde yaşların içinde tüm hayallere binaen
Kurguladığım sahnenin oyuncularının olmayışı

"Nasıl olsa etrafı saran bir duvar bulabilirim" deyişim
Varsın üstü açık kalsın
Varsın Ay'a yakalanayım

Yeterince gergin olamayan avuntuların tuttuğu bir beden
Geldiğim yerlerde ışığın olmayışı
Sabrımın önünde sessizliğime karışmış tüm küfürlere binaen
Yaktığım yerlerin küllerinin olmayışı

"Nasıl olsa doğruyu kesen bir yanlış bulabilirim" deyişim
Varsın eskisine inanılsın
Varsın ağlara takılayım

Pazar, Kasım 18, 2007

Hepsi Batıl


Gün karanlığına kavuşunca
Aynalara bakabiliyorum ben
Aynaların ardını ben yarattım
Bir şeyin ardında olanları bilenler
Önündekilerden korkmazlar

Yine de
Tüm bu cesaretime rağmen
Bazen
Ardındaki şöyle sesleniyor...
"Ya sen beni buradan vur,
Ya ben buradan dışarı çıkayım artık"

Hepsi batıl neyse ki
Çoğu da atıl...

Pazar, Kasım 11, 2007

...Var Henüz

"Yapay gözyaşları ile ağlar oldun...
Üstelik kalbinin atışını bile basit bir hap sağlıyor"





Yine de ölsün istemezsin hani
Boğmak istersin
Deşmek istersin
Dursun bir köşede...
Rolü var henüz dersin
Yine de ölsün istemezsin

İnsanların aşklarını
Ayrılışlarını
Masal gibi dinlersin
Keyifle zaman zaman...

Kıştan sonraki ilk çiçeksin
Yer yer
Yer yer
Yangından önceki
İlk nemsin

Dursunlar bir köşede
Rolleri var henüz dersin
Yine de ölsünler istemezsin

Pazar, Kasım 04, 2007

Auf den Tod


"Haricen kullanılır"...
Tıpkı kalp ve beyin gibi.
"Haricen kullanılır"...
Üzerine biraz tuz ve cam kırıkları ile
Hem soğuğu kıran
Hem güneş ışığında parlayan bir ortam
Elde edebilirim diye düşünüyorum
O yapay kahverengi yapısını bozarcasına
İyotlu solüsyonun.
Bir, iki, bilemedin üç damla...

Ölüler de bizlerle beraber
Seyahat ediyorlar
Nasıl olsa
Bir, iki, bilemedin üç damla
Gözyaşı dökerim
Geçer gider
Tek fark
Onlar sessiz
Onlar sakin
Onlar "haricen kullanıldılar"
Nasıl olsa

"Angst essen Seele auf"*

* Rainer Werner Fassbinder

Pazar, Ekim 28, 2007

Şayet

Hani bıraktığım gibi
Hala
Geçen yıldan tek farkı
Bir1 yıl daha yaşlanan beden
Biraz daha kanayan yürek
Bir1 sonraki yıla
Çok da yok aslında
Tek koyan ne biliyor musun insana?
Yaşayacağı şeyleri adı gibi
Biliyor olması
Yine sonbahar
Bu son bahar
Son olacak mı sorusu
Cevapsız kalışım yine
Gezeceğim sokaklar
İmreneceğim insanlar
Terkedilecek şehirler
Hepsi kurulmuş
Kurumuş olacak tüm sıvılarım
Bir1 iken iki2 olmayacak yine
Bir1 ardında saklanacağız
"İçimdeki çocuğu öldürürsem şayet
Katil sayılır mıyım?"

Pazar, Ekim 21, 2007

İnan Hala Peşindeler...

"Sana defalarca bilinmeyeni ispatlayalım dedim...
Ama sen beni oyuncu sandın..."


Yok yine hala bir başına
Ağlıyorsan içten içe
Yok yine hala aynalar arasında
Ellerin yüzünü örtüyorsa

İnan hala peşindeler
Hem de her an

Yok yere hala yana yakıla
Arıyorsan geridekileri
Yok yere hala kulağına çarpınca sesleri
Tükmüğün düğümlüyorsa boğazını

İnan hala peşindeler
Hem de her an

"Eğer o gördüklerim de...
O zaman ben..."

Perşembe, Ekim 18, 2007

Gözlerim Yeterince Doğru Görmüyor... Sanki Görmemem Gereken Şeyler Görüyor Gibiyim...

Gözlerimin yeterince doğru gördüğünden emin değilim. Aslında bakarsan gördüklerimi görüp görmemem gerektiğinden de emin değilim. Sanki görmemem gereken şeyler görüyor gibiyim. Duyma ile ilgili de benzer bir problemim vardı ama artık yok... Önce hafif bir acı hissettim ama basit birkaç çivi darbesi ile duymayı bertaraf ettim. Görme konusunda benzer bir eylem gerçekleştirecek ne cesaretim var ne isteğim. Gözlerim yeterince doğru görmüyor demiştim ya. Elimde ispatlarım ve tecrübelerim var tabii... Boş değilim. Arkadaşlara dair tecrübelerim var. Arkadaşlar gelir geçer bazen. Geriye ziftten koyu acılar kalır... Acıları kalır... Zaman gelip geçer ve seni bir nebze umutlandırmaz bile. Umutlandıramaz. Çünkü çoğu zaman "sen" dediğimiz şey aslında bir imitasyondan ibaret... Tüm o yaşattıklarımızı ve yaşadıklarımızı filmlerden öğrenmedik mi zaten... Gözlerim yeterince doğru görmüyor demiştim ya. Göremiyorlar aslında. Kendimi de sınıyorum ara sıra. Her ne kadar bir önceki gece kendimi öldürdüğümden adım gibi emin olsam da sabahın ilk ışıklarıyla beraber tekrar aynada göründüğümde bir şey yapmalı mıyım acaba diyorum. Farklı davranan varlıklar var orada ve burada. Resimli kitaplarda ellerini açıyor "melek"ler ve "şeytan"lar mesela. Yüzleri çoğu zaman mahçup, yukarı bakıp mırıldanıyorlar. Mırıl mırıl... "Resimli kitap"larım eksik belki de. Gözlerimin yeterince doğru görmesini sağlayacak yeterli sayıda "resimli kitap"ım yok... Anlıyor musun?

Pazar, Ekim 14, 2007

Karşıma Çıktığında Bir Daha Deneyelim


Söndüreceksen yine ışıkları
Ne anlamı var şimdi hoşnut olmanın
Yine kendine eğdirteceksen boynumu
Ne anlamı var şimdi omuzlarımın üstünde başım?
Gözlerim görmüyor ya seni zaten
Kulaklarım da duymuyor
"Onlar" öyle söylüyor
Ben gülüp geçiyorum

Eğer hala inatçıysan
Hala gülüyorsan
Karşıma çıktığında bir daha deneyelim
Bakalım neler olacak

Ben kendi köşemde
Yara varlığında üşüşen hücreler gibiyim
Sanki elli gözüm var
Ellisi de benden bağımsız
Neler de gördürüyorsun onlarla bana
Neler de biliyorsun

Kendi köşemde boyalarımla gizlenirken
Saldıracaksan yine üzerime
Ne anlamı var şimdi sadık olmanın
Yine kendine eğdirteceksen boynumu
Ne anlamı var şimdi omuzlarımın üstünde başım?

Bir kez daha söylüyorum
Tüm kozlarım elimde
Say desen sayarım
Söv desen söverim

Eğer hala yaratıcıysan
Hala deniyorsan
Karşıma çıktığında bir daha deneyelim
Bakalım neler olacak

Pazar, Ekim 07, 2007

Koful

ben yarattım bile diyemiyorum
lakin artık itaatte kusur var
aslına bakarsan anlayamıyorum
mükemmeli geçen bir kalbi var
artık eminim bile diyemiyorum
hayalinin gerçeğimden alacağı var

aslına bakarsan algılayamıyorum

zihnimi kurcalayan bir nedeni var

Pazar, Eylül 30, 2007

Yırtık Yürekler


Ağlama özürlü oluşumu bağışlayın siz
Ya da bağışlamayın, boşverin gitsin...
Ağlayanları izledim hep
İmrendim
Savaşmayı bile başaramadım ya
Bir adım attım, üstüme geldiniz
Savaşanları izledim hep
İmrendim
Yırtılan yüreklerin tanrısıyım belki de
Belki onları da ben yırttım
Belki bir yığın daha yırtabilirim...
Vakit çok geç artık
Alternatif olan ben miyim
Yoksa ürettiğim yollar mı var aslına sadık olmayan
Eserleri ben mi harap ettim
Yoksa ana baba ve kırk harabeler miyim
"Şarkılardan dolayı çevreye verdiğim rahatsızlıktan ötürü..." *
Gerisini siz bilirsiniz
Canınız nasıl isterse öyle tamamlarsınız
Vakit çok geç artık
Tüm hamlelerim arasında en çok,
En çok geriye attıklarımdan zevk aldınız
Sorularınızı dinledim hep
Dinledim
Soru sormaktan bıktığınızda
Parmaklarımla borularınızı tıkayasım geldi
Yitirmeyi istedim hep
Bir iki çırpınış sonrasında

Masallarınız bitti artık
Çocukları bile uyutamıyorsunuz
Karanlıkta bile göremiyorsunuz
Aciz yaratıklarsınız
Yırtık yüreklerimle ben
Sizi izliyorum...


Pazar, Eylül 23, 2007

On8


Elimde olsaydı eğer seni de göndermezdim
Onun da gitmesine
Diğerinin de yitmesine
İzin vermezdim
Ama bir şekilde, nedensiz yere,
Benden hazzetmiyor
Direttiğim kadarını elimden alıyor

Elimde olsaydı eğer akorlarımı kendim seçerdim
Altyapımı oluşturan her bir notayı
Şu halimle
Beni dinlemiyorlar çünkü
Dediklerim bir bir çıktığında ise
Geri dönüp teşekkür edecekleri yerde
Benden kaçıyorlar

Elimde olsaydı eğer seni de ikna ederdim
Senin de benim gibi kışı sevmeni sağlardım
Onu da ikna ederdim
Diğerini bile...
Taşıtlara hol ışıklarını yaktıran
Karanlık kış günlerini sevdirirdim
Belki...

Elimde olsaydı eğer kullanıldığını gösterirdim
Bedeninin, ruhunun ve bilginin
Hava boşluğunda ağlamanı görmektense
Denizin dibinde bağırmanı isterdim
Boynundaki damarlar belirene dek
Daha fazlası belki de
Belki...

Elimde olsaydı eğer çoğu şeyin yalan oluşunu izletirdim
Senin bile, onun da, diğerinin de...
Kafamda yarattıklarım biliniyor çünkü
İçeri doğru uzayan bir yol var bende
Sırf sen de gitmeyesin diye
O da, diğeri de
Bilene inat

Elimde olsaydı eğer geriye dönmek isterdim
Başlangıcı uzun tutmak
Elimden tutanlara uzun uzun bakmak
Seni tekrar ilk kez görmek
Onu tekrar ilk kez görmek
Diğerini tekrar ilk kez görmek
Belki...

Elimde olsaydı eğer sana bir sır verirdim
Ona daha başkasını
Diğerine bir başkasını
Sahip olduklarımı koruyabilmek isterdim
Alacak yine biliyorum
Aç gözlü oluşunu defalarca kakmak isterdim
Bir ihtimal... Gerçekse...

Pazartesi, Eylül 17, 2007

Gerek Yok

"Seni bu yüzden mi lekelediler?"

İçindekileri üfür
Yavaş yavaş
Bizi incitmeden

Buzlar eriyik oluyor

Anlamak
ya da
Anlatmak için
Dile gerek yok

Sonunu kendin yaz
Adım adım
Bize göstermeden

İçin başına buyruk


Anlamak
ya da
Anlatmak için
Akla gerek yok

Yarattıklarını göm
Ağır ağır
Bizden ötelere

İsyanın eli kulağında


Anlamak
ya da
Anlatmak için
Hise gerek yok

Akreplerini soktur
Kurnaz kurnaz
Bizi düşünmeden

Yelkovanların geleceği için


Anlamak
ya da
Anlatmak için
Zamana gerek yok

Tuşlarını sök
Siyahları ve beyazları
Ses veremeden

Duyguların incinmemesi için

Anlamak
ya da
Anlatmak için
Sese gerek yok

"Benim için, bir kez daha, bana seslen..."

Pazartesi, Eylül 10, 2007

Davun

Yoksa
hala
kendine
bir
yuva

arıyorsun?

Ötede
ya
da
beride?

Davun
yaşayanlar
vardı
bir
zamanlar

Ders
alamamışsın...

Pazar, Eylül 02, 2007

Israrla İsteyiniz

"Elimizde zaten sınırlı sayıda mühimmat var:
do, re, mi, fa, sol, la ve si..."


Tarzlarını yarattığımızın insanları
Us fakiri olduklarını anladıklarında
Bön bön bakmaktan bir an bile
Kendilerini alamıyorlar ya
İşte o an bir defa daha doğmuş gibi oluyoruz

"Biz" diyoruz
"Biz" diyoruz
"Bir" diyoruz
Başlıyoruz...

Küçük de olsa farklı bir ekibiz
Farklı bir çerçeve
Son yemek gibi
Suyu kapanmak bilmeyen pisuvar gibi

Azıcık senil
Azıcık deli
Bu "azıcık"lar olabildiğince göreceli

Ama kesinlikle
"Şu an tüm operatörlerimiz meşgul"lerden değil
Hizmet de vermiyoruz üstelik
Haberi biz vermeyeceğiz zaten
Elimizde ne boru var
Ne mektup
Ne mürekkep
Bunlar çok geride kaldı...

Gel ana
Gel baba
"Yavrunu sevindir
Yarım oktav gönül alma" *

"Biz" buradayız
Sonsuza kadar
Israrla isteyiniz...

* RagıpEmreBeyin ragip.net
(Ayrıca fotoğraf da RagıpEmreBeyin'den)

Pazar, Ağustos 26, 2007

Bir Dahaki Sefere


Tüm çocukların aşı olmak için can atıp sıraya girdikleri, parmak kaldırmaya gerek olmayan, hatalar ve yanlış cevaplar karşısında ağızlara tokat atılmayan bir yerdi. Ama yine de kötü çocuklardık biz. Kaka çocuklar. Kaka kıvamında. Kötü çocukların annelerini ağlattıkları bir yerdi burası.

Uyur gibi yapan çocukların uyanır gibi yapamayacakları bir yerdi burası. Evden çıkanlara el sallanmayan, ağlayarak uyanılan bir yerdi.

Kötü çocuklar olarak oyun oynamayı çok severdik. Arta kalan metaller, ağzı bozuk kediler, tüyleri dökük köpekler ve akciğerli balıklar ile oynardık. Günün her saati oyun için elverişliydi. Oyun oynamamak için bahane üretmezdik. Yalan hiç söylemezdik.

Oyunlarımızın en zevkli yerinde gökyüzü yırtılırdı. Meraklı meraklı ama kesinlikle acele etmeden kafamızı yırtığa çevirirdik. Her defasında o belli belirsiz el uzanıp aramızdan birisini kapardı. Geri kalanlar olarak ağzımız açık, şaşakalık, boyunlarımız kıvrılmış bir halde bakardık saatlerce. Bir dahaki sefere belki derdik. Kim bilir? Bir dahaki sefere...

Pazar, Ağustos 19, 2007

Mezbaha


Sonu en baştan belli olan bir oyunu oynadım
Ne kadar ileri gidebileceğim
Ne kadar geriden geleceğim
Bir bir anlatılmıştı oysa ki
Bana sadece
Aptal mimikler
Sahte renkler eşliğinde
Oyunumu sergilemek kalmıştı

Zaten püre olmuş yüreğim...
Daha ne kadar incitebilirdim ki
Zaten büzülmüş gözlerim...
Daha ne kadar yağdırabilirdim ki

Kaç kere o mezbahaya davet edildim
Replikleri silinmiş nazik çocukların
Kurallara uygun olarak doğrandığı...

Kararı en baştan verilmiş bir ayrılığı yaşadım
Ne kadar romantik olabileceğim
Ne kadar alttan alabileceğim
Bir bir kurgulanmıştı oysa ki
Bana sadece
Ucuz replikler
Sahte bakışlar eşliğinde
Oyunumu sergilemek kalmıştı

Zaten boynumdan düşmüş başım...
Daha ne kadar döndürebilirdim ki
Zaten apaçık kalmış göğsüm...
Daha ne kadar yarabilirdim ki

Kaç kere o mezbahaya davet edildim
Yalan dolana bulanmış duyguların
Kurallara uygun olarak sonlandırıldığı...

Pazar, Ağustos 12, 2007

"Çalışan Sınıfın Bir Kahramanı"


"Doğar doğmaz sizi önemsiz yaparlar
Zamanın tümü yerine hiç birini vererek...
Acınız büyüyüp kendinizi hiçbirşey olarak hissedene dek
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey

Sizi evde incitirler, okulda size vururlar
Akıllıysanız sizden nefret ederler, aptalı küçümserler
Kahrolası bir deli olup onların kurallarını takip edemeyene dek
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey

Yirmi tuhaf senedir size eziyet edip sizi yaraladıklarında
Bir kariyer seçmenizi umarlar
Gerçekten işe yaramadığında korkularla dolup taşarsınız
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey

Sizi din ve seks ve televizyon ile uyuturlar
Çok akıllı olduğunuzu, sınıfsız ve özgür olduğunuzu zannedersiniz
Ama gördüğüm kadarıyla hala kahrolası hödüklersiniz
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey

Hala üstte bir odanın var olduğundan bahsediyorlar
Ama öncelikle öldürürken gülümsemeyi öğrenmelisiniz
Eğer tepedeki ahali gibi olmak istiyorsanız
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey
Çalışan sınıfın bir kahramanı olmak... Olunası bir şey

Eğer bir kahraman olmak istiyorsanız
İyi ya... Sadece beni takip edin
İyi ya... Sadece beni takip edin" *

* John Lennon, "Working Class Hero"

Pazar, Ağustos 05, 2007

Dünya: Huzursuz Bir Yuva


"Sana ne dediğimi anlıyor musun?
Yoksa bedenimi yine yırtmam mı gerekecek?"

Dün gece de (her gece olduğu gibi)
Ay'ın dolunay olduğunu hayal ettim
Suları siyah olan
Havasında bronşlarıma yarar en ufak bir zerre bile bulunmayan
Bir mekan
Bir dünya
Bir yuva
Hayal ettim

Sahilde yürüyordum
Ayaklarımı yerden çok zor kaldırıyordum yine
Yapış yapış
Zift
Kan
Bulamaç

Bir kafatası gördüm yine
Belli ki bir beşere ait
Benim gibi
Göçenlerden

Hayal ederek yine
Kulağıma dayadım büyük boşluğundan
İster inan ister inanma
Ben yine dalga sesleri duyuyordum
Kulağım giderek ısınıyordu
Nedeni belli
Kemiğin törpülenmemiş kenarları
Derime işliyordu
Hayati sıvım
Kan
Akıyordu yavaş yavaş
Boynumdan aşağı
Soğuk bedenimden aşağı
Isınan bir hat

Yaşıyor muydum hala?
Yaşıyor muyum hala...

Bir mekan
Bir dünya
Bir yuva
Hayal ettim yine

Dünya: Huzursuz bir yuva

Ben...
Göçmeyi beceremeyen
Bir kukla

"Neler yaptığımızı hala hatırlıyor musun?
Bir zamanlar bize çocuk derlerdi
..."

Pazar, Temmuz 29, 2007

ÇIKAR

Giren ÇIKAR
Derini ÇIKAR
Yediğini ÇIKAR
Menfaat bağlamında ÇIKAR

Alüvyonlu topraklara değsin diye bedenim
Dolunay altında uyur gibi yapıyorum
Dişlerimi bir bir söküp kovuklarından
Yastığımın altında saklıyorum
Belki bir gün gelir
Belki bir gün ÇIKAR

Bıkan ÇIKAR
Gözünü ÇIKAR
Yuttuğunu ÇIKAR
Kullanma bağlamında ÇIKAR

Aperatif ögelere karışsın diye bedenim
Vantilatör önünde serinler gibi yapıyorum
Dermelerimi ve çatmalarımı bulundukları yerden
Acımadan koparıyorum
Belki bir gün gelir
Belki bir gün ÇIKAR

"Sessizliğim bedenimin verdiği bir tepki değil
Ruhumun gürültülü bir çığlığı olsa gerek..."

Çarşamba, Temmuz 25, 2007

Davet

"Cesur olmalıyız...
Hayat cesurları seviyor"

Üzüldün sen de ezelden beri benimle
Ezildi yürek, taştı ya, unufak oldu hani
Sırtında nemrut yükler dolmuş yine
Yüzünde bıkmış bir ifade
Dünya nasıl olmalı?
Kaç kat olmalı sevgiler, hüzünler?
Dünya bu... Kendi burnunun dikine dönüyor
Bana ne söylemek düşer?

"Bir tutam geçmiş için
Neler vermezdim ki"

Uzaklarda bir diyara gidelim gel
Henüz gökyüzünden güneş görünüyorken
Altımızdakileri umursamadan
İnandırıldıklarımıza saysınlar

"Kahretsin...
Yine kalbimiz atıyor..."

Hiç ummadığın bir anda kanattılar seni de
Sırtından, göğsünden, gözünden
İşte o an farkettim ben de
Kahramanların aciz, güzellerin acuze olduklarını
Dünya nasıl olmalı?
Kaç kişi içmeli bir gözün yaşını?
Dünya bu... Umursamadan dönüyor
Bana ne söylemek düşer?

"Usum tamamen bulanana dek..."

Yazların geçmesini sabırla bekleyelim gel
Henüz rüzgar yanaklarını taciz etmemişken
Karşımızdakileri umursamadan
Dolandırıldıklarımıza saysınlar

"Ah gece yine ıssız
Yine kapkara
Ne güzel..."

Pazar, Temmuz 22, 2007

Süzme


Bildiğin yaptığına eşit değilse
Uyandığın günü karartmaya layık değilsin
Sildiğin yazdığıne eşit değilse
Bıktığın rüzgarı kesmeye layık değilsin

Mecburen böyle avutulmuşsun
Yapman gerekeni yaptığında
Mutlu olur olmuşsun
(Oysa ki)
Hala fark edilmeyi bekleyen
Bir çocuksun

Çözdüğün gizlediğine eşit değilse
Gözlerimin içine bakmaya layık değilsin
Girdiğin çıktığına eşit değilse
Benimle solumaya layık değilsin

Mecburen böyle pohpohlanmışsın
Kırık bir dev aynasına baktığında
Dev olur olmuşsun
(Oysa ki)
Hala parmak kaldıran
Bir çocuksun

Pazar, Temmuz 15, 2007

Tuhaf Ve Gıdıklayıcı Sözler

Ne kadar çabalarsan çabala
Arılar kanındaki şekere,
Köpekler çürümeye yüz tutmuş etlerine
Talip olacaklar.

Bu bağlılığı ve alakayı, ağlasan da
Çıldırsan da bertaraf edemeyeceksin...



Onüçüncü Cuma'dan arta kalan
Uğursuz, habis ve cesur olmayan
Bir inanç kadar belirsiz
Kimliksiz ve kalitesiz olacaksın.

Gün olacak tüm dudaklardan süzülecek,
gün olacak uslara kazınacaksın...


Bir aşk şarkısının sözleri olamayacak kadar
Tuhaf ve gıdıklayıcı bu sözler.
Bir doğum günü, bir anma ya da
Kayıplara meyilli bir zafer.

Aynı senin gibi,
Unufak olmaya mahkum bir ayna gibi...


Kocaman bir S vereyim dilersen sana
İster S.O.S. yolla
İster sorgula
İstersen soldur git...

Bu masallar ile uyuyacak çocuk kalmadı artık
Belki de uyur gibi yaparsan iyi edersin...

Pazar, Temmuz 08, 2007

Sahnemde Çiçekler, Hayvanlar, Çocuklar...


Kötülük çiçeklerini kopardığımı anladım
Dalından, henüz güneşe doğru yutkunamamışlarken
Vakit henüz çok erken
ya da çok geç iken
Yine de suçlu hissetmedim kendimi
Bir nebze bile
Bir an olsun

Tufana tutulan onca hayvandan özür diledim
İnandırıldıkları ve anlatıldıkları için
İnsan olarak
İnsan olduğum için
Yine de batıl hissetmedim kendimi

Çocukların kahramanlarını ve masallarını sildim
Kıskandığım ve özlediğim için
Yetiştiğim için
Düşünebildiğim ve sınırlandığım için
Yine de zavallı hissetmedim kendimi

Ses tellerimi, hayalimde, elimle tutmuştum
Dışarıya doğru
Kendi panayırımda
Tıngırdatıyordum
Gıy gıy da gıy gıy
Gıy gıy da gıy gıy
Kör bir bıçak eşliğinde
Sahnemde çiçekler
Hayvanlar
Çocuklar
İzleyicim çoktu
Çünkü onlar
Daha önce
Enstrüman olarak tellerini tıngırdatanları görmemişleri
Yine de yeterince ilginç hissetmedim kendimi
Bir nebze bile
Bir an olsun

Pazar, Temmuz 01, 2007

Düşünme Ve Oral Vaziyetler

Vicdanımı boğma tekniklerini ç00000k erkenlerde öğrendim. Ağzımın en uç noktalarını yukarılarda görmeyeli o kadaaaaar uzun zaman oldu ki... Ağzımdan içeri girmeye tenezzül eden bir yılana dahi tepki veremem çünkü ç00000k yalan söyledim, ağzıma çooook biberler sürüldü, bazen kendim de sürdüm... Ç00000k karmaşık düşündüm, rasyonel ama karmaşık. Dil bu işte, ne kemiği var, ne stabil bir algısı. Altına da baktım hatta. Şöyle yazıyor benimkinde... "İnsanlar salak oldukları sürece salak şeylere layık edileceklerdir"... Kötü bir yaklaşım mı peki? Hayır. Asla. Başarısız mı? Asla. Aksini söylemem olursuz olurdu zaten. Neticede organ bana ait. Öğrenme, düşünme, yalan ve dil arasında nasıl bir bağlantı kurdum? Sahiplenme ile başlayan, felsefesi olan bir tünel gibi düşünün gitsin, bitsin. Ç00000k karmaşık düşünemiyorsanız, zorlamayın, bırakın, bazı meziyetler salt bana ait olsun.

Salı, Haziran 26, 2007

Bir Kez Daha Yirmialtı

Kafeste ne beden büyüyebildi
ne bülbül, ne de yürek
Çoğunun arasında saçma kaldı
Bir kez daha yirmialtı

Salyangozu parçalarcasına titreten sesler
Ona ait olmadı
Bir tane bile "akıllı"yı uyandırmadı
Bir kez daha yirmialtı

Ellerini karanlık sulara daldırdı
Yüzünü sildi
Yüzündeki ifade hala aynı
Bir kez daha yirmialtı

Çizgilerde yürüyerek geldi
Bazen kolay, bazen tuzak
Masalın kahramanlarını sorguladı
Bir kez daha yirmialtı

Cuma, Haziran 22, 2007

Bilmeniz Gerekirse Bileriz

Nasıl olsa1şekilde hesaplarız
1şekilde yolunu bulur
1şekilde rayına sokarız
(Silmemiz gerekirse sileriz)
Bilmenizgerekirsebileriz
(Sonrasında belki ağlarız)

Pazar, Haziran 17, 2007

Domuz Vaadleri

bana vaad ettiklerinin
çoğunu gerçekleştiremediler
oysa ben
onlardan
en ufak bir fotoğraf karesi bile
beklememiştim
ben sadece
zihnimi kullandım
zihnim bulandı
toz duman içinde yürürken
yağmurun farkına varamadım
o sırada
tüm domuzlar
oluşan çamurun tadına varıyorlardı
benim aklımda kalan ise
küçük bir kız çocuğu
med cezir misali
ortadan yitmiş domuzların
boş bıraktığı
sokakları
caddelerı
bulvarları
senaryosuna mekan yapmış
oyunlara dalmış
vakit öldürüyordu
kendi elleriyle
zanlı olmaktan korkmadan
bir de kendi diliyle
"Bu da gelir
bu da geçer"
diyerek
belli ki
ona vaad ettikleri de
fos çıkmış

Pazar, Haziran 10, 2007

E.T.A.D.E.S.

etkilrib eli ıralhanüg müT
anas muroyürög kıyal irelşel şumlo sapsaP
şimlize ikedreleddaC

minedrelridan naraşab ıyamlo etades ed eniY
nekratab enisecreled anınay rib tröD
ıralkılkırık layaH

nisrilibenide acyalok ed en relriterğö en anaS
unuğudlo kemed en nınamalşab kerelib ımığacayaşay ıralkılkırık layah ineY
etaas trödimriy iney rib reH

Pazar, Haziran 03, 2007

Takla

Bildiğim her şey
Gittiğim her yer
Reddettiğim herkes
Kaybettiğim her an
Bir ucunda ya da
Diğer ucunda
Bekliyorum
Dengedeyim
Tahterevalli eşim yok
Ama dengedeyim
Saydığım her sayı
Edindiğim her çizgi
Beyaza dönen her siyah
Bariz bulduğum her yalan
Yukarıda ya da
Aşağıda
Asılı kaldım
Gırtlağım yırtık
Ama mırıldanıyorum
Attığım her adım
Vedalaştığım her hücre
Tanıdık dört mevsim
Yalnız kalmış her kahraman
Potansiyel ya da
Kinetik
Harcanıyorum
pH'ım dengede değil
Ama uyum sağlayabiliyorum

Pazar, Mayıs 27, 2007

Dikiz

Yıllardır aynı mekan içinde tebdile uğraştım
O ise çakırkeyif mekanından beni izledi

Süne süne sunilik içinde
Gözyaşlarımın bile suni bir tuz tadıyla
Yaralarımı yakmaya çalışmasını
O büyük bir irkiliş ve zevk içinde gözledi

Ben onun aslında olmadığına inanmaya çalıştım
Hoş... Meziyet olarak zor biraz

"O ise bir bakışta
Beni örtülerimden
Yalnızca... Yalnızca...
Duygularıyla soydu" *

Mevcudu sabit tutup görüntüyle oynamaya çalıştım
O ise hiç öksürmeden öğütüp yuttu

Güle güle gulyabaniler içinde
Korkularımın Guliver'e bile büyük gelmesiyle
Bedenime sığmaz oluşunu
O büyük bir aşk ve havale içinde gözledi

Ben onun aslında gömülü olduğuna inanmaya çalıştım
Hoş... Meziyet olarak zor biraz

"Ellerinde yaşlı
Zaman demetleri
Daha önce denenmemiş
Yeni bir yol seçti" *

Yok... Olmadı...
Ben onu bir bedene alamadım

* Sezen Aksu "Bir Çocuk Sevdim"

Pazar, Mayıs 20, 2007

Şaşkın Beşer

Fareler labirentte kaybolduklarında
Ardıma bıraktığım ekmekler yendiğinde
Anlamalısın ki bir adım daha ve... işte
Dalgaları eğitemezsin mesela
Sisleri el sallayarak uzaklaştıramazsın
Ey şaşkın beşer
Hala neyin peşindesin?
Tırtıllar bile bile kelebek olduklarında
Camdan uzattığım saçlar kavrulduğunda
Anlamalısın ki bir adım daha ve... işte
Zelzeleyi pışpışlayamazsın mesela
Yağmuru üfleyerek kurutamazsın
Ey şaşkın beşer
Hala neyin peşindesin?

Çarşamba, Mayıs 16, 2007

META

METAmorfoz zamanı
ya da yeni bir METAyokedici bulmalı
MAVİ olsun KIRMIZIyı örtsün
METAmorfoz zamanı
ya da yeni bir METAyokedici bulmalı
AYIKla pirincin TAŞını
METAmorfoz zamanı
ya da yeni bir METAyokedici bulmalı
O AĞIZlar kUSmak için mi
METAmorfoz zamanı
ya da yeni bir METAyokedici bulmalı
ÇİĞ ya da çürümüş
METAmorfoz zamanı
ya da yeni bir METAyokedici bulmalı

Pazar, Mayıs 13, 2007

Uyuyan Güzelleri Daha da Uyuturlar

İyi saatte olsunlar gelirler
Giderler
Kalırlar
Vakit daralır bazı bazı
Uyuyan güzelleri daha da uyuturlar
Yedi uyuturlar
Derinlere götürürler
Bir çırpıda
Renk dediğin çabuk solar
Sıcaklık düşer
Yaş olan kurur
Akan durur
Bütün şahitler bir anda kör
Dilsiz
Aciz
Kesilirler
Bir gün öncesini düşünürsün
Ve bir gün sonrasını
Ne eksik
Ne fazla
Bazen masalların sonları
Baştan yazılır
Yazarına inat
Göğe atsan düşmez
Suya atsan batmaz
Kısır bir bataklık
İçine çeker
Yutar
Boğazına kadar
Ya şimdi?
Hala hissedebiliyor musun?

Pazar, Mayıs 06, 2007

Ay: Dolun

Ay yine dolun
Şansa değer yok artık
Bertaraf ettim çünkü

Her kırığıma törenden bıktım
Siyaha bürünmekten
Üvey görünmekten

Ay yine dolun
Ayıklığın manası yok artık
Bardaklarım boş çünkü

Her düşeni avutmaktan bıktım
Omuzlarımı sunmaktan
Usumu paylaşmaktan

Cuma, Mayıs 04, 2007

Bizi Rahat Bırak

Çocuk ağzına yakışmıyor bu öğürten ve kanatan yetişkin replikleri.
Bizi gözetlemekten vazgeçmelisin.
Gözlerinin parıltısı kapı deliklerinden, dolap aralarından seni eleveriyor.
Eğer rolün bu evresinde öpüşmeliysek
Bil ki en ateşlisinden olacak.
Şayet huzursuz olacaksan
Hadi şimdi yum gözlerini...
Bizi rahat bırak.

Cumartesi, Nisan 28, 2007

21:44

21:44. Basit bir Perşembe akşamı.
Boğazımda hafif bir tahribat.
Yutkunmamla beraber gelen kan tadı.
Duymadığım şeyleri duyar oldum,
Görmediğim şeyleri görür...
21:45. Hala basit bir Perşembe akşamı.
Bir hiç uğruna kulakları çınlayan
Binlerce iç güveylerinin uğruna
Gülmediğim şeylere güler oldum,
Ağlamadığım şeylere ağlar...
21:46. Basit bir Perşembe akşamı dedim ya.
Pazarı geçtim ulu orta et satar olmuşuz
Deri, kemik, ruh ve kan, her şey dahil
Yemediğim şeyleri yer oldum,
İçmediğim şeyleri içer...
21:47. Perşembe işte.
Çarşamba'dan sonra.
Cuma'dan önce.
Küsmediğim şeylere küser oldum,
Silmediğim yazıları siler...
21:48. Az sonra 21:49 olacak. (ve daha sonra 21:50)
Yeni bir yıla girer gibi
Ya da bir ölüyü defneder gibi
Kutlamak, neyi, kimin uğrunda?
Bilmediğim yerlere gider oldum,
Bilmediğim yerlerden gelir...

Salı, Nisan 24, 2007

İmza


"Biz sizin için besleniyoruz
Zaman gelecek bizi keseceksiniz
Ağzınıza layık olmaya çalışıyoruz"
İmza: Bir kuzu, bir tavuk ya da bir lüfer
Ne fark eder?

"Biz sizin için çalışıyoruz
Zaman gelecek tükeneceksiniz
Sizi geri dönüşüme tabi tutuyoruz"
İmza: Bir solucan, bir karınca ya da bir bakteri
Ne kadar ekşi