Çarşamba, Aralık 31, 2008

6 Saat

"O kadar beter olmaktan yanayım ki...
Bildiğin bile az kalır
Ben doğmadan ölenleri
Ben öldürmüşüm farz ediyorum
6 saat için bunları bana
Düşündürtebiliyorsun ya..."


Gördüm ki balkonuma bir bağ sarımsak asmışsın
Benim gibi yeteneksiz bir vampire bir dişi yeterken
Soğutarak havayı buruş kırış etmişsin ellerimi
Beden sıcaklığım Kelvin ile anlatılamazdı ki zaten

Gördüm ki yine bomboş çabalaman
Sadece dönerek bir yere gelinmez ki

Gördüm ki yine gömülü kovanlarını tükürmüşsün
Ben ki barutu ancak sümüklü burnuyla fark eden
Küçük ve kilitli kılmışsın masal dışı tüm kapılarımı
Zorla gülemesem çıkmazdı zaten çenem yerinden

Gördüm ki için alevlerle ergimiş
Sadece gece ve gündüz yetmez ki

Gördüm ki oğullarınla akbabalarını beslemişsin
Savaş meydanlarında düşer düşmez bedenler
Ellerini açmış havaya bakıp umutla beklerken
Plastik güvercinlerinin dışkılarını göndermişsin

Gördüm ki ikincisini yine ağlatmışsın
6 saat için böylesine hırslı olunmaz ki...

Çarşamba, Aralık 24, 2008

Bugün Kaçıyoruz


"Kar bembeyaz ve çok güzeldi
Sonra burnum kanadı..."

Bugün kaçıyoruz
Ocaktaki kahveyi al
Beşikteki bebeğimizi de
Bez bebeğimizi
Beni de al sonra
Belki gelirim
Bugün kaçıyoruz
Duvardaki aynayı al
Odadaki sevinçlerimizi de
Taşıması kolay sevinçlerimizi
Beni de sev sonra
Belki ağlarım
Bugün kaçıyoruz
Dolaptaki haplari al
Kesik ve dikişlerimizi de
Derin kesiklerimizi
Beni de uyut sonra
Belki dinlenirim
Bugün kaçıyoruz
Başucumuzdaki fotoğrafı al
Buzluktaki kalplerimizi de
Kara kalplerimizi
Beni de vur sonra
Belki ölürüm

Cumartesi, Kasım 29, 2008

Bırak ki...

Bırak!
Yaraların açık kalsın çocuk
Bırak ki
Görsünler
Önce kaza ile oldu dersin
Üstüne gelirlerse
Doğruyu söylersin
Deştiler dersin
Yürütmemek için
Hissetmemek için deştiler...

S

Önce ellerini nasıl bıraktıklarını anlatırsın onlara
Soğuğa karşı
Kalabalığa karşı
Sonra eğer hala ağlamıyorsan
Ya da hıçkırmıyorsan
Başlarsın yardım dilenmeye
Pasak kere pasak
Anlatırsın işte
Betin ve benzin nasıl böyle oldu
Nasıl uyurgezdi kalbin
Uyanınca herkes
Nasıl durdu

O

Bırak!
Tanıkların aç kalsın çocuk
Bırak ki
Dövsünler
Önce bir iki acındırırsın
Devam ederlerse
Açarsın göğsünü
Söversin
İnanmamak için
Sınanmamak için söversin

S

Önce gözlerini nasıl oyduklarını anlatırsın
Kargalara karşı
Korkuluğa karşı
Sonra eğer hala yalvarmıyorsan
Ya da yutkunmuyorsan
Başlarsın kovuklarını yaşartmaya
Kan kere kan
Anlatırsın işte
Adın ve tadın nasıl böyle oldu
Nasıl bulandı zihnin
Susunca herkes
Nasıl durdu

Çarşamba, Kasım 26, 2008

Dokun Dokumu Dokudu


Sonra sonbahar geldi zaten
Fark etti beni
Cibinliğimin ardından
Tüm cibilliyetsizliğimle
Fark etti beni
Attı beni bir kenara
Ezilip büzüldüm
Dizlerim yara oldu hep
Kan kanı temizledi

Sonra yağmur yağdı zaten
Sildi beni
Gözyaşlarımın ardından
Tüm yaşlarıyla
Sildi beni
Sürükledi beni bir kenara
Islanıp ıska oldum
Boğazım çamur doldu hep
Salya sümüğü temizledi

Sonra fırtına koptu zaten
Yırttı beni
Yırtıklarımın ardından
Tüm şehvetiyle
Yırttı beni
Patlattı beni kayalarda
Parça parça oldum
Yüzüm rende oldu hep
Et eti teselli etti

Sonra sen geldin
Tuttun omzumu
Başımı dik tutamazken
Tüm varlığınla
Tuttun omzumu
Yaşattın beni bir daha
Ulaktan beter oldum
Kalbim kırmızı oldu yine
Dokun dokumu dokudu

"Şimdi yalnızız...
Ne yapacaksan yap!"

Perşembe, Kasım 13, 2008

Evde Yoksun İşte...


Evde yoksun işte...
Yoksun buralarda!

Belli ya da belirsiz belki
Pencerelerinin önü güvercin dolmuş şimdi,
Dolmuşla geçerken gördüm,
Yoksun buralarda!

Söylesene bana...
Hayat ne zaman yeniden başlayacak?

Perşembe, Ekim 09, 2008

Pa-LiN-dRoM






iki kısık ses
kırık kapak
kapak kırık

iki kaçak sis
kılık niçin
niçin kılık

Salı, Ekim 07, 2008

Çocuk

Ben kendimi geçtim çoktan. Al çarp duvara. Paramparça et. Yar baştan başa. Tart tart ve sat. Def et. Ben kendimi geçtim çoktan. Nice çocuklarda kaldı aklım. Çocuğum olsun istedim. Çocukken çocuk taşımak istedim. Özel olan onlardı. Özel olan onlar. Elim gitti. Yitenlere ağladım. Haberi yok kimsenin. Ben çocuk olmak istedim. Çocuğa dokunmak istedim. Parmaklarım ince telli saçları arasında gezinsin istedim. Teselli olur, ders olur istedim. Yaşadığım kadarında çocukluğu bozulanlara ağladım. Görmediniz siz. Bilmediniz. Kalem tutmayı yeni öğrenmiş tüplü televizyon önünde çatık harfler çizerken çocuklara ağladım ben. Öldüklerini öğrendim. Dört duvar üstüme geldi. Vurulduklarını öğrendim. Vuruldular. Darmadağın. Delik deşik. Sonra gülmemeyi öğrendim. Ağzıma vurdum. Ayna önünde. Henüz çocukken. Etiketim çocuk gibiyken. Hüzünlerini tattım onların. Ağır ağır beni dibe vurdular. Onun bunun çocukları. Oyun çocukları. Hala paramparçayım. Hala yarım. Hala ben bir nefes alırken bir yerlerde var onlar. Aktütün'de var. Köprüaltındalar. Kırmızı kazak içindeler. Kaz kümesindeler. Çukurdalar. Çukurova'dalar. Gökkuşağından bihaber. Kemer kayış altında uyuyanlar. Ağlıyorlar. Ölmekten beterler. Attığım bir sürü şeye muhtaçlar. Bilmiyorlar. İmrenemiyorlar bile. Ben kendimi geçtim çoktan. El kadar çocuklarda kaldı aklım. Ellerimi kesin. Saçlarını tarayamayım. Gözlerimi oyun göremeyim. Çocukken çocuk istedim. Binlercesinin hüznü altında ezildim. Bundan gayrı kafamın patlarcasına ağrıması. Bundan bunalık takılmam. Gülememem bundan. İlişkileri bitirişim. Başlayamayışım. Etrafımdaki renklerden nefreder oldum. Kablolardan. Tablolardan. Haplardan. Her bir şeyden. Senden bile. Yeri geldi senden de nefret ettim. Kendimden? Gebermeliydi çoktan. Çocukların gözü önünde. Çocukların eli yakasında. Tanımadılar belki beni. Tanımayanlar. Çocuklar. Ah çocuklar. Korkamayanlar var diyorum. Korkamayanlar bile. Hayaletimi görseler korkamayan çocuklar. Yiten çocuklar. Çocuk istiyorum. Geberesice Dünya. Parmaklarımı ısırsam hırsım dinmez. Bu isteğim hiç dinmez. Çocuk işte...

Perşembe, Eylül 25, 2008

YİRMİBEŞnoktaDOKUZnoktaİKİBİNSEKİZ

BURADA NORMALDE BİR RESİM OLACAKTI
AMA MANTIKSIZLIK SİLSİLESİ
SANSÜRCÜ ZİHNİYET
TEK HÜCRELİLİĞE İMRENİŞ
BUNU BURADAN
MESAİ DAHİLİNDE
YÜKLEMEME İZİN VERMEDİ
NEDEN?
YASAK
PEKİ AMA NEDEN?

Size hangi isminizle hitap etmemi istersiniz? Nurettin? Mert? Ne fark eder ki? "Okulda nasıl "olmam" gerektiğini öğrettiler (!!) Düşünürken, yazarken, davranırken saf olmayı... Pek de başarılı olamadılar, yapmayı arzuladığım her şey için. Ne zaman, nerede, ortak bir şeyi olan birisi bile... Bu, bu, bu günah. Günah. Yapmış olduğum her şey, yaptığım her şey, bulunduğum her yer, gideceğim her yer. Günah."* Yatağımdan kalktığımda bu sefer farklı olacağını sanmıştım oysa ki. Basit bir çocuk oyunu bu. Sanmak. Hayal etmek. Sonra asık suratlar. Uzay boşluklarını, hacimsel boşlukları takmadan etlerini üstüme sürtenler. Sürtükler. Sürüngenler. Ağızları nasıl da aşağı akmış öyle. Korkunç, ifade edilemez düzeyde. Ben ise kırmızı süveterimle... Altında kareli kırmızı gömleğim ve ayakkabılarım. Ne kadar da kırmızı kırmızıyım. Evet, o sevmediğin kırmızıdan. Orospu gibi. Sayfalar öncesinde bir yerde bıraktığım gibiyim. Süveterimi o günler için giydim. Neleri geride bırakmışım? Düşünmek bile istemiyorum. Sürekli bir hastalık var üzerimde bir de bu aralar. Tüm bu eküri gücenmeleri, ivedi serzenişler yetmezmiş gibi fizyolojim de bana çekimser davranıyor. Kendi ağzıma sıçamam ki! Zor olurdu ama olsa iyi olurdu, akıllanırdım. Sıçıp sıvazlardım. Vagonun otomatiğe bağlamış kapıları açılıyor. Dışarıdakiler (yoksa içeridekiler mi) kapıdan bana doğru geliyorlar. Ben ve tarafdaşlarım kenarda sıralanıyoruz. Bir şölen, bir düğün misali. Tek sıra diziliyoruz. Eğilip reverans yapmadığımız kalıyor bir tek. Buyrun efendim, ortadan geçin. Ortada kuyu var yandan geçin. Ama lütfen sürtünmeyin. Sonra herkes rondu, rolünü iyi bellemiş olarak bir bilemediniz iki hamlede diğer tarafa geçiyor kapıdan. Şimdi güvendeyiz. Ve ani bir fren. Çantalar düzeltiliyor, ani ivme ile düşen çocuğu annesi dövüyor bir de. Herkes üfleyip püflüyor. Ama yapacak bir şey yok. NEDEN? Kabullenmişiz. Ruhum daraldı. Ruhum içimi cimcikliyor (cimciriyor mu yoksa, her ne boksa...) ve kanırtıyor. Bu yola ait miyim diye dürtüyor. Sonra bir rüzgar dışarıda. Ortalık kızılca kıyamet. Ama herkes uykulu, ağızlar aşağıda hala. Pastanede aynı tarz çörekler ve poğaçalar. Ne kadar rutin. Çay bile her üç bardağa bir poşet tarzında. Kahretsin. Şimdi harfleri barındıran klavyeme bakıyorum da. Ne kadar tozlu. Harflerin alt kısımları tozlanmış. Gres yağına bulanmış tozlar gibi. Ben gibi. İçim gibi...

Yarın nasıl olacak? Kendime nasıl hitap etmeliyim? Nurettin? Mert? Her ne boksa...

* "It's a Sin" - Pet Shop Boys (bir kısmının çevirisi işte ne olacak)

Çarşamba, Eylül 17, 2008

Monolog


Yine bacaklarıma bulaştı çikolata
Sende ara sıra çikolata kisti
Getir mideme indireyim bir lokmada
Seni

Bacaklarımı yalasam
Yalasam yalasam
Ayıp olur mu?
Hazır yalarken
Hazıra kaçar mıyım?
Araya kaçar mıyım?

Yine uzaktan kumandam yapış yapış
Sende ara sıra beni
Konuş "hohlayım" ahizeye
Nefesine

Gözlerimi kapasam
Baş parmaklarımı oynatmasam
Zevki olur mu?
Kalp krizi geçirir gibi
Ya da boğulur gibi
Tepinir miyim?

Salı, Eylül 16, 2008

Ne Taraf


Ben seni
İbret olsun diye
Avluda yıkadım

Ağladın...

Yarın da bugün gibi olacaksa
Hiç olmasın varsın

Şimdi söyle
Ne tarafa gidelim?

Cuma, Eylül 12, 2008

Yanılsama

"boşa... tornistan hatta...
kafaya koymuşsun
ben de (zavallı) bir çocuk
ağlak ağlak peşin sıra...
anlamazlar / anlamasın hatta
"

seni seçtik
bizden olmayasın diye
daha da özeli
benim gibi olmayasın diye
olmamalısın çünkü
yanağında yaş
alnında ter olmamalı
alnında ter olabilir aslında
bizden olmayacaksın ya
ani kaş çatışları lazım
istemsiz mimikler
sevmeye engel
ama sevdiren cinsten

seni seçtik
yerlerde sürünesin diye
daha da güzeli
benim kontrolümde olasın diye
olmalısın çünkü
taşan kan azıcık
ağzında küfür olmalı
aslında karşı koymalısın
bizden olmayacaksın ya
ani boyun eğişleri lazım
alıştıkça alışmalar
sevilmeye engel
ama müptela gibi

Pazar, Ağustos 24, 2008

Yankı

Camdan her dışarı bakışımda
Farklı farklı ışıklar
...
En azından
"yalnız"
değilim
...


son
trenin
son
vagonuna
inleyen
merdivenlerce
sürüklenmeye...

bir
çocuğun
yanlış
bir
eli
tuttuğunu
fark
edişi
gibi...

Buradayım anne!..
...
Üstelik korkmuyorum artık!..

Perşembe, Ağustos 14, 2008

Farkındalık


Tüm organlarının ayrı ayrı ne yaptıklarının farkında olduğunu düşün
Kalbinin inat edip atmadığını...


Dünya...
Yok olmaya yüz tutmuş bir ayna
Kalp kıran
Yüz deşen

Bebek kadar yalın
Yazısız bir alın

Dünya...
Yatağım boş hala
Yastığım da

Ben?
Orada
Burada
Şurada
Sokaklarda

Dünya...
Uyuyanara sadece kara
Peki ya uyumayanlara?

Perşembe, Temmuz 24, 2008

Olmadığı Gibi


Aslında daha da bir içerideymiş gerçekler
Umduğumla kıyasladığımda
Umabildiğim kadarına "zaten" sahip olabiliyorum
Öyle ya da böyle

Fakat sessiz sakin oyun olmuyor
Ölümün ardından düğün
Nefes alırken düğüm
Olmadığı gibi...

Aslında daha da bir içerliymiş samimiyet
Umduğumla kıyasladığımda
Umabildiğim kadarına "zaten" bağlanıyorum
Öyle ya da böyle

Fakat zamansız zahiri oyun olmuyor
Kuru baklaya tahammül
Onmaya karanfil
Olmadığı gibi...

Cumartesi, Temmuz 05, 2008

Yalancık Bitleri / Dolancık Bitleri

"Yalanları anlamayacak kadar
Saf olsaydım keşke
Ya da beynimin içine kadar
Kıymık batsaydı..."


Menfaat üzerine kurulmuş
Yalancı, oyuncak ilişkiler
Tek taraflı verilen kararlar
Kabul ettirme çabası
Pişkinlik

İç ses: Sen hala didikle kendini!

Yalanlar ve dolanlar
Anlamıyorum mu sanıyorsunuz?
İğrenç yalanlar
Bekletiş
Yem atıp çekmeler
İğrenç oluyorsunuz bazen
Ben ise kendime şaşıyorum bazen
Midem bulanıyor
Tutmuş besbelli
Oysa hala demirlemiş
Çalkalanıyorum

İç ses: Salaksın!

Kısa süreli vaadler
Bir engel çıkacağını bile bile
Kendimi boş saatlere atışım
Uslanmıyorum belli ki

İç ses: Uslanmazsın!

Kaşınacak toprak bulamıyorum
Oysa
Kudurmuş gibiyim

İç ses: Yansan da su bulamazsın!

Bir yol yok
Belli aslında

İç ses: Belli evet!

Yalancılar ve dolancılar
Yalancık bitleri
Dolancık bitleri
Ağlamıyorum mu sanıyorsunuz?
İğrenç yalanlar
"Kusura bakma"lar
Komiksiniz

İç ses: Komikler ama gülüyorlar!

"Zavallı, dondurucu soğuk bir ruhum
Gitmeyi amaçladığım yerden çok uzaktayım...
Hayatın devamlı duraksamaları arasında eşeleniyorum
Gitmeyi kafama koyduğum yerden çok uzaktayım...
Sevdiğime ulaşma yolunu bilebilseydim keşke
Bir yol yok.
Sevdiğimi etkilemek için cazibem olsaydı keşke
Ama görüyorsun işte, cazibem yok.
Bu gece barındırabileceğimden fazlasıyla seni tükettim
Bu sana çok açık gelmektedir.
Ve hiç gerçekten sevmediğimi söyleyebilirsin.
Tüm gün uyumamdan söyleyebilirsin.
Ve hayatım boyunca kimse bana bir şey vermedi.
Kimse hiç bana bir şey vermedi.
Sevgim gözündeki iğne kadar keskin.
Beni atlamak için öylesine aptal olmalısın ki..." *

* Morrissey / Seasick, yet still docked / Çevirdim öylesine

Çarşamba, Temmuz 02, 2008

Y.O.K.


Hep öyle kalmak istedim
Beceremedim


Artık uyuduğumda
Yerimden kaldıran yok
Omzumu tutan
Beni tutan
Ayrılan parçalarımı
Kaybetmemek adına
Beni tutan yok

Derim yüzüldüğünde
Yaşımı silen yok
Yankısını gideren
Üfleyen
Canımın en içini
Acıtmamak adına
Beni silen yok

Artık uyandığımda
Alnımı sıvazlayan yok
Yanağıma nefes veren
Beni seven
Yalnız yanaklarımı
Islatmamak adına
Beni öpen yok

Hep dudaklarındaki fazla nemi
Atmak istediklerinde öptüler

İçten olmayı beceremediler

Çarşamba, Haziran 25, 2008

Sobe


Önüm
Arkam
Sağım
Solum
Sobe

Saklanmayan
Ebe

Sobe

26.06.1980'den beri
Dilimde bu sözler

Oynuyorum hala...

Pazar, Haziran 22, 2008

Tekinsiz Bir Ruh


Daha dün yanımda olup
Şimdi fotoğraf olanlara
Bakıyorum

Kalbimin
Teneke kutu içinden doğup
Dilimin altında nemlenen
Haplara
Emanet olacağı günü bekliyorum

Basit bir sessizlik
Yorucu bir ses
Bozuk bir atış

Ben uyurken doğup
Uyanırken ölenleri
İzliyorum

Ellerimin
Bileklerinden kesilip
Suyunu kökünden çalamamış
Dallara
Yer verecekleri günü bekliyorum

İnatçı bir masal
Dipsiz bir kuyu
Tekinsiz bir ruh



Pazartesi, Haziran 16, 2008

Gülüyorum


Arkamdan NEler konuşuyorsun?
Ar-kam-dan
Tam SIRTımdan hem de
Anlıyor gibiyim
Bir öyle bir böyle
Canın sağOLSUN ama
Gülüyorum

Neler için PARA veriyorsun?
PARAylaysa olmaaaaaaaz
"BEDELi var" mı diyorsun?
Du-ya-mı-yo-rum
Ben seni
Gülüyorum

Söyle(ye)mediklerin beynimde zaten
Gülüyorum...

Yapma be!
Kendine yazık ediyorsun
Bak
Gittikçe daha da
E-zi-li-yor-sun
Gülesim geldi
Gülüyorum

ELine ne de yakışırdı
Bir zamanlar
Nasıl ba-kar-dım
Bakardık hatta
Zamanı dondurmuştun hatta
Gülüyorum

Kalbin elimde atıyor
Gülüyorum...

Pazartesi, Haziran 09, 2008

Tek Başıma Dolaşabilirim

Caddeler boş şimdi
Kimse yok
Tek başıma dolaşabilirim
Hangi gün bugün?
Pazartesi?
Her şeyin başlangıcı
Her şeyin bitişi de olabilir mi?
Salıncakta salladıklarım
Eski fotoğraflarım
Uyumaya ihtiyaçları var
Hep gözümün önünde durdular
Çoktan ölmüş bir bebeği
Beşikte sallamak gibi
Ağlamayı unutmuş
Çürük her yeri
Hangi şarkı bu?
Sevmediğim mi?
Biliyorum
Yağmuru sevmiyorum
Yağmurun arıttığı kadar arınabiliyorsam
Ne anlamı var kaçmanın?
Günah güzel bazen...
Bazen yok olması bazı şeylerin
Köklerinden
Köklerimden
Bir öyleyim
Bir böyle
Artı ve eksi gibiyim
Gel bir de bana sor 
Ah ne zor!
Amacım on iken onbiri bulursam
Bir çıkarıyorum
Bu kolay
Bir iken sıfırdaysam
Sadece üzülüyorum
Zor olan bu
Geri kalan zamanlarda
Kırılmak
Küsmek
Üzülmek
Bana göre değil
Çünkü zaten
Öyle bir alışığım ki
Öyle bir alışığım ki
Neyse ki her zaman
Yüksek bir yerim var
Düşmek için
Omuzlara koyamadığım bu başı
Deşmek için

Caddeler boş şimdi
Kimse yok
Tek başıma dolaşabilirim
Sanırım
Sanırım
Sanırım
Sanırım
Sanırım
Sanırım
Sanırım

Pazar, Haziran 08, 2008

Açtım

Aritmik kalbime de... Aritmetik beynime de... Sizlerin de... Evet sizlerin bile...

Saymadan önce kaça kadar sayılacağını bilemedim
Gülmeden önce birlikte güldüklerime emin olamadım
Uyumadan önce yaşadığımı fark edemedim
Bazı şeyleri zorlamamak gerektiğini anladım
Açtım açtım açtım açtım açtım

Cumartesi, Mayıs 31, 2008

Denize...


Denize ağlardın bir tek sen
O da rüzgardan mı derdim hep...
Omzum öksüz çocuk gibi kalırdı
Karada boğulmuş bir cesedim ben...

Savaş sonrası sessizliği var dilinde
Kırık dökük inandıkların
Yara bere yüzün ellerin
Haykırsan çığlığın duyulur belki
Onca çığlık arasında
(Onca dalga arasında)

Denize ağlardın bir tek sen
O da rüzgardan mı derdim hep...
"Sonra anladım ruhuna bakınca
Denize girmek için
Havanın sıyırmasını bekleyen
Sonra hevesi kursağında kalmış
Karada boğulmuş
Küçük bir çocuksun sen..." *

Savaş sonrası sıcaklığı var bedenimde
Silik soluk hatıralarım
Med cezir bildiklerim
Ağıt yaksam ağlayan olur belki
Onca hıçkırık arasında
(Onca dalga arasında)

* Uygar Şarvan tarafından yaratılmıştır

Çarşamba, Mayıs 28, 2008

Günah Keçisi


Uzakta beklersin bazen
(Ya da ben bekledim)
Beyazlara bürünürken toprak
Gökyüzü ağlarken
Dikilirsin saatlerce hani
En sabırlısından
(İçin sabırsızdır ama)
"Sonuna kadar" dersin
İnanırsın
(Ya da ben inandım)
Sonra
Sırtından aşağı dökülür
Ter
Bir de bakmışsın
"Bir kez daha düşünmeye"
Alınmışsın
Oyun için
Tüm oyuncaklarını dökersin
(Ya da ben döktüm)
Hazırsındır
Her şeye
Uzun zaman olmuştur bazen
(Ya da benim için öyle)
Gözlerin önüne
Şeffaf tabaka çekmeyeli
O da olur sayelerinde
Yanlış anlamayı
İyi beceriyorum
Yanlış anlamayı
İyi beceriyorum
Yanlış anlamayı
İyi beceriyorum
Yanlış anlamayı
İyi beceriyorum
Yanlış anlamayı
İyi beceriyorum
Yanlış anlamayı
İyi beceriyorum
Yanlış anlamayı
İyi beceriyorum
Kafama bir çivi de
SEN
Çakmak istemez misin?
Günah keçisinin dik alasıyım
BEN

Salı, Mayıs 27, 2008

105

Dedim aklım darmadağın
Bir sus
Bir es ver
Bir yol al
Bir gez gel
Ama yoooooook
Nerdeeeeeee
Aklın fikrin yatak
Senin kalbin kaltak
Düşmüşsün
Kalkamazsın
Kalktığın kadarını
Sokarım ben
İnandın
Sözüme
İnandım
Sözüme

İnsanoğlu
Bir köpeğe karşı
Aciz kalmamalı*
Senin gibi bir köpeğe
Senin gibi bir ite

İt ite
İt kuyruğuna
İti an
Çomağı hazırla
Bir düşün
Bin ah işit
Bir al
Bin olsun
Ama yoooooook
Nerdeeeeeee
Aklın fikrin et
Senin adın nefret
Küsmüşsün
Barışamazsın
Barıştığın kadarını
Sıkarım ben
Bayıldın
Gözüme
Bayıldım
Gözüme

İnsanoğlu
Bir köpeğe karşı
Aciz kalmamalı*
Senin gibi bir köpeğe
Senin gibi bir ite

Hortum uzun
Tazyik yerinde
Çakır keyifsin
Dokunmayınca
Etliye sütlüye
Vitrin mankenlerinden
Tek farkın var
Onların
Tüm delikleri kapalı
Aklın fikrin yarım
Senin bozuk kanın
Sapmışsın
Sataşamazsın
Sataştığın kadarını
Kusarım ben
Kırıldın
Sözüme
Kırıldım
Sözüme

İnsanoğlu
Bir köpeğe karşı
Aciz kalmamalı*
Senin gibi bir köpeğe
Senin gibi bir ite

* "İnsanoğlu bir köpeğe karşı aciz kalmamalı" cümlesi Serdar Mumcu'ya aittir.

Cuma, Mayıs 23, 2008

Delik

Orospuluk yapmaktan yorulmuş tüm ruhlar adına...

Sırıtıklar gidince birer birer, dar deliğe bir yılan girecek. Bak o girince nasıl da değişecek her şey. Yüzlerde naif bir gülümseme, söyleneni hemen kabul etme, bir uyumluluk, dizboyu... Önce bir haykırış ve ucuz bir eğlence ve antipatik bir kalabalık. Sevilmediklerini bildikleri halde yırtık donlardan fırlayanlar... Sonra bir1 ve iki2. O kadar... Dar deliğe o yılan girecek sonunda. Bu kadar acele...

Perşembe, Mayıs 22, 2008

Bir Bir İki Üç Beş Sekiz

Kırdığım kalpleri bir bir rendeledim
Şimdi
Hazmı kolay artık
Bir kutlama, bir davet
Var bugün benden
Bebek gibi büyüttüklerimi
Bir çırpıda
Nasıl da silebildim
Göstermek istiyorum
Ağzımda tükürüğe boğdum
Küfürleri birer birer şimdi
Yutması nasıl zevkli
Tükürdüğümü
Yalıyorum
Temas edilen yerleri
Temas ettiklerini
Kedi gibi
Yalnız ölen
Bir değil
Bin defa
Bir kez daha
Ölen
Ölmekten utanan
Ölürken çirkin
Yeniden doğabilir miyim?
Küllerimden
Toprağımdan
Suyum kirliydi
Kanım da
Ondandır
Ondandır bu bet
Bu haylaz ve arsız doğam
Ezilmeli mi yeni doğan
Şans vermediniz
Şansım olmadı
Ben de
Bende bitirdim
Bence
Güzel oldu
Çirkinler arasında
O kadar baskı
Bir o kadar basınç
Yılmadım
Yıldırım
Ve öncesinde
Ve sonrasında
Sessizlik
Sükut
Bir
Bir
İki
Üç
Beş
Sekiz
Gerisini biliyorsunuz
Artık
Elle tutulmayanı
Ardıma attım
Çöp
Pislik
Artık
Gibiyim
Bir kutlama, bir davet
Var bugün benden
Sahne benim
Oyuncu ben
Yönetmen de
Buyurmaz mısınız?



Çarşamba, Mayıs 21, 2008

Nedenini Bulamadığım

Elmamı böldüm
Paylaşmak için
Yasak
Yasak olduğunu bile bile
Göze aldım
Göz altlarım
Nemli
Kaç zamandır
Nedenini
Bulamadığım
Bak elimdeki
Parmaklara
Bir eksik
Bir fazla
Sayamıyorum
Yeterince tarafsız
Olamıyorum
Bak göğsümdeki
Kurşun izlerine
Sıcak mı hala
Hala duman
Toz duman
Akacak yer 
Yok
Karnım artık
Tok
Dilimi kestim
Ürkütmemek için
Acıtacak
Acıtacağını bile bile
Dişlerimi sıktım
Dişlerim
Kesmiyor
Kaç zamandır
Nedenini
Bulamadığıım
Bak biriktirdiğim
Anılara
Bir gerçek
Bir rüya
Hatırlamıyorum
Yeterince hassas
Olamıyorum
Bak saatimdeki
Yelkovana
Kırık mı hala
Hala işlevsiz
İşgüzar işlevsiz
Uyandıracak
Yok
Çoğu şey
Bok

Cumartesi, Mayıs 17, 2008

Doğmamış Çocuklarım


Doğmamış çocuklarım
Beklerler
Parmakları yukarıda
Söz almak için
Ağlarlar
Gözlerinde yaş
Dizleri yaralı
Ağlatırlar
Dilleri acımasız
Doğmamış çocuklarım
Sendelerler
Boyunları yok
Eğmek için
Anlarlar
Sesleri kısık
Sözleri yitik
Anlatırlar
Hevesleri tükenmez
Doğmamış çocuklarım
Yalvarırlar
Elleri duada
Yaşamak için
Kanarlar
Kalpleri açık
Ruhları delik
Kanatırlar
Nefretleri bitmez

Cuma, Mayıs 16, 2008

Güz Arkadaşım

Sen benim güz arkadaşımsın
Yaz gelir
Seni beklerim
Sonra birlikte
Baş başa
Yaprakların düşüşünü
Bulutların üzülüşünü
İzleriz


Sen benim güz arkadaşımsın
Yaz gelir
Seni beklerim yine
Aynı yerde
Birlikte solarız
Rüzgara karşı
Toprağın altı
Oluruz

Kırmızı Balonlar

Kırmızı
Balonlarım olsa
Bıraksam
Uçurumdan
Aşağı düşseler
Sonra toprağı yaksam
İçeri doğru yansa
Alttan alta
Harıl harıl
Sonra nefesim
Nefesim
İçime kaçsa
Gecenin
Tam ortasında
Güneş doğsa
Esnese önce
Sonra yaksa
Bilmediğim
Bir dilde
Yazılmış
Kitapları açsam
Sayfaları çevirirken
Parmaklarım
Parmaklarım kesilse
İz bıraksam
Masallar
Masalların kahramanlarını
Alıkoysam
Ben geçsem
Anlatılırken
Ben olsam
Yaşlarımı
İçime akıtsam
Tuzu
Dilime düşse
Hissetsem
Kalbim
Kalbimin
Ritminden
Bir vuruşu
Sana versem
Senin olsa
Bana
Bana heyecanlansan
Senin ritmine
Eklense

Perşembe, Mayıs 15, 2008

Bir An Dinlemediler


Gözlerimdeki ışık
Söner
Nerede başkanım
Kırmızılar
Kirpikler


Yüzyirmi mi neden
Ezilirim
Üstümde araba
Darmadağın
Yüzüm gözüm


Direndim, sildiler
Bir an dinlemediler
Ürettim, delirdiler
Yaşamamı istemediler



Peşimden gelmeyin
Ölürüm
Flaşlar, sorular
Sıkı takip
Yakın temas





Barışımı delmeyin
Hayal ederim
Dört kurşun
Sırtımda
Omzumda


Direndim, sildiler
Bir an dinlemediler
Ürettim, delirdiler
Yaşamamı istemediler

Çarşamba, Mayıs 14, 2008

"Oynayamadığım Oyunlar" *

Oyun içinde oyun
Hangisindeyiz?..

Açmaya korktuğum o çekmeceler
Uzun zamandır elimi uzatamadığım
Açılmak istediler birer birer
Hatıralarımı deşmeye kıyamadım

İçlerinden dökülen o resimler
Kimi kimseyi tamamen unutamadım
Gerideki beni saklar gibiler
Hiçbir zaman ben hazır olamadım

Kıramadım kanatamadım
Oyunu tam oynayamadım
Soramadım yorulamadım
Son noktayı koyamadım

Dönemedim yediremedim
Sevilmeyi beceremedim
Soramadım yorulamadım
Son noktayı koyamadım

* "Oynayamadığım Oyunlar" cümlesi Uygar Şarvan'a aittir.

Pazartesi, Mayıs 12, 2008

23:59:59


Hani
Şarkının sevdiğin yeri
Gelir
Gözlerini kapatırsın
Ve tuhaf bir rüzgar öper
Karşılık beklemeden
Seni
Doğmamış çocuğunu özlersin
Belki
Kalbinin odacıkları
Ayrı
Ayrı
Ağrımaya başlar
İçten içe
Saat
En son
Yirmiüç
Ellidokuz
Ellidokuzu
Gösterir
Ve sonra
Yeniden başlar
Hani
Renk seçmek istersin
Yetmez
İfaden öksüz kalır
Yetim hatta
Aman dersin
Aman
Siyah ve beyaz
Ötesi yok
Ve o an
Asi bir yaş
Bırakır
Geridekilerini
Kopar
Gelir
Süzülür
Belki
Ölmemiş hislerini
Gömersin
Saat
En son
Yirmiüç
Ellidokuz
Ellidokuzu
Gösterir
Ve sonra
Yeniden başlar

Çarşamba, Mayıs 07, 2008

Tam Ortadan Yarılmalı Dünya!

Tam ortadan yarılmalı Dünya!
Acı içinde hem de
Sesini duymalı bu kulaklar
Anlamazdan gelir gibi hatta
Bir yarısı bir elimde
Diğer yarısı yerde
Elimdeki yarıyı
Çarptığımda süratle
Daha da ağlayacak Dünya!
Dünya ey Dünya!
Düşüyordun dün ya!
Hala mutlu musun?
Hala umutlu musun?
Biliyorum her an
Benden nefret ediyorsun
Çekinsem olumlu gibi
Baskın olsam olumsuz
Kin içinde dönüyorsun

Sıkılmadın mı?
Seni yeterince sıkmadım mı?
Sıkamadım mı?
Tam ortadan yarılmalı Dünya!
Revan içinde hem de
Sesini duymalı bu kulaklar
Kahkaha içinde kahkaha
Hikayesi bir kitapta
Kitap ise yangında
İstesem söndürürüm
Söndürürsem söndürürüm
Daha da yanacak Dünya!
Dünya ey Dünya!
Ağlıyordun dün ya!
Hala sonlu musun?
Hala fason musun?
Biliyorum her an
Beni yutmaya çalışıyorsun
Üzülsem neşeli gibi
Şen olsam üzgün
Ter içinde dönüyorsun

Darılmadın mı?
Sana yeterince darılmadım mı?
Darılmadın mı?

Perşembe, Mayıs 01, 2008

Kafka'ya İnat Metamorfoz

Kafka'ya inat metamorfoz. Geride bıraktıklarım. Yaşanmış onca hayaller. Kendime yetişim. Desteğim benim. "Evet" deyişim. Kuyruk oluşum. Yine, yeni bir değişim. Adamlarım. Adamlar ardındayım. Kurşun askerlerden farklı olan. Vur vurabilirsen! Kurmuş hayallerimi... Kalbin sayfalar öncesinden tanıyormuş gibi olma durumu var biraz belki. Islak sadece mürekkebi. Kafka'ya inat metamorfoz. Kitin laneti, et ve muhabbet. Bir periyot. Bir frekans yani...

Pazar, Nisan 27, 2008

Hayaletimi Ayırdılar

Geldi ya yine bazı bazı
Basit benliklerin kralı
İçime doğdu
İçim karanlık
Aydınlatılması güç
Gelmesin diye direttim
Bilmesin diye gizledim
Boş
Bomboş
Korktuğum kim?
Korktuğum ne?
Korktuğum?
Sordum
Sordum
Sordum
Yordum
Yoruldum
Ve sonunda
Hayaletimi ayırdılar
Bedenden
Nasıl acıdı
Nasıl acıdım
Usanmadan yırttılar
Yavaş yavaş
Yapışa yapışa
"Gelmek istemiyorum" dedim
Dedim "Dönmek istemiyorum"
Dinletemedim
Ben kanaat edemedim
Bilemedim
Onlar başları eğik
Başları kesik
Kanarcasına
Ayırdılar
Dinletemedim
"Geride kalana dönüş zor"
Bana kalanı tüketiş zor
Diyemedim
Ve sonunda
Hayaletimi ayırdılar
Benden


Şimdi ben
Nasıl çıkarım?

Salı, Nisan 22, 2008

Unutmaya Başlar Gibi


Geçmişe bakıyorum da
Saçların elimde
Bazen ağlardın
Şimdi yalandan duruyor odan
Sana ait olanlar
Yalancıktan
Soğuk çünkü
Boyası yapışmış kapının
Uyandıramadıktan
Uyutamadıktan sonra seni
Ne anlamı var
Ha benimlesin
Ha bensiz
Gülüşün mesela
Fotoğraflarda
Yüzünü öne eğişin
İç çekişin
Dudaklarının arasındaki saç tellerin
Fotoğraflarda
Yırtılabilecek
Yanabilecek
Cisimlere aitsin şimdi
Geçmişe bakıyorum da
Beraber attığımız adımlar aklımda
Bazen kızdırırdın
Bazen de ben...
Yenileri geldikçe
Unutmaya başlar gibi
Bir his geliyor ya
En dayanılmazı bu belki de
İstemesen de
Siliniyorlar
İstemesen de
Eriyorlar
Belli belirsiz kalana dek...
Bana seslen en azından
En azından bunu bileyim
Sesin var en azından
Gömüp gidemediğim...

Cumartesi, Mart 29, 2008

"Hiçbir Şey"

Şimdi bende
Terkedişlerin
Serzenişlerin
Kamaştırıcı güzellikleri var (zevk almadım diyemediğim)

Felakete dönük yüzlerden
Kıpkırmızı caddelerden
Anlıyor muyum?

32 dişlere
Sahte ama güzel gülüşlere
Ağlıyor muyum?

Hem ne fark eder
Alışık değil miyim?
Hem ne fark eder
"Madem" deyip geçerim
Şimdi işte ben
Ben şimdi
"Hiçbir şey"im...
Asıl şimdi ben
"Hiçbir şey"im...

Şimdi bende
"Olmadı şimdi"lerin
Günahların ve keçilerin
Koca izleri var (yara diye nitelendiremediğim)

Bazı güruhların aldanışlarını
Bazı bireylerin aldatışlarını
Anlıyor muyum?

Felaketlere
Helak olmaya yüz tutmuşlara
Ağlıyor muyum?

Hem ne fark eder
Başından belli değil miydi?
Hem ne fark eder
"Şaşırmadım" deyip geçerim

Şimdi işte ben
Ben şimdi
"Hiçbir şey"im...
Asıl şimdi ben
"Hiçbir şey"im...

Pazartesi, Mart 10, 2008

Patlat


Size diyorum
Uyuyor musunuz?
Uyuyacak mısınız?
Uyuyun...
Biz farkına vardık
Söyledim ben ona
O da doğruladı
Size diyorum
Uyuyor musunuz?
Karnaval şarlatansız olur mu?
Karnaval şaklabansız olur mu?
Büyük dişleri vardı
Gösterişliydi
Bizi daha iyi yiyebilmek için
Patlat
Patlat hadi
Patlat
Sağ kısım boş
Sol kısım boş
Size diyorum
Uyuyacak mısınız?
Bir önceki son uyarıydı...

Perşembe, Şubat 14, 2008

Yine Kırmızı

"Hikayenin sonunu anlatanların
Dudaklarını bir bir diktim
Şimdi onlar
Sadece gözleriyle vurgulamaya çalışıyorlar...
Ne acı..."

Güzün ardından gelen ilk çiçek
Gözün ardındaki tüm izdüşümler
Şahit iken bile
Farklı yorumlanmış
Farklı yollar için kullanılmış belki
Belki süpürge olmuş
Belki sürgün
Belki bir sürüngen
Farklı yorumlanmış ama
Belli
Çünkü temelinde
Kırmızı
Siyah
Ötesi yok
Elleri tutuşturan
Elleri birleştiren
Kırmızı kaplanmış
Ve diğerleri
Farklı yorumlamış
Farklı hatırlamış
Farklı olmuş
Yine yanıltıcılık var havada
Yine aynı kuşlar
Yine aynı şarkıyı söylüyor gibi

Çift olanların sahibine
Karanlığı aydınlık ediş
Sonunda yine kırmızıya
Sonsuz siyaha terkediş...

Pazartesi, Şubat 11, 2008

Zavallı


Gelen geçenleri bir bir sıraya dizdim yine. Yine sana bir yer bulamadım. Yine yerin hazır sanmıştım meğer arkalara saklamışım. Sesimi duyuyor musun? Sana sesleniyorum. Hala sağda solda bildiklerinden kalanlar var. Hala yola döktüğümüz kabuklar. Onları takip ediyorum. Öğrenemedim. Öğretemediler. İnat ettim azıcık. Azıcık umursamadım. Yanlış bir yol tutturdum belki ama bırakamadım. Yenildim çoğu zaman ama yansıtmadım. Ben kadarını biliyorsun sanmıştım ama başka benlere ışık tuttun. Yolların bulansın dedim bulanmadı, anıların utansın dedim olmadı... Hala sağda solda istediklerimden izler var. Hala geçmeyen yaralar. Yaralarımı gizledim bir de. Yine çare bulamadım. Yine basit, matematiksel bir örgün var sandım. Yanılmışım. Seçtiklerimi görüyor musun? Tanıdık geldiler mi? Kafanda binbir delik ile yürümek nasıl bir fikrin var mı? Göğsünde sonsuz bir baskı ile nefes almak? Etlerin kemiklerine bir yakın... Bir uzak... Yanılmışım... Hala bilmeden gülüyorsun, hala ahkam kesiyorsun... Zavallı...

Pazartesi, Şubat 04, 2008

-lı? -lı -cı? -çı

Kalbin
Kaç
Odacıklı?
Hikayelerim
Acıklı
Kalbin
Kaç
Odacıklı?
Hikayelerim
Acıklı
Dilin
Ne
Kadar
İnandırıcı?
Keçilerim
İnatçı
Dilin
Ne
Kadar
İnandırıcı?
Keçilerim
İnatçı

Pazar, Ocak 20, 2008

Böcek


Yalancı ışıklarla güne uyanıyorum. Eldivensiz gül topluyorum. İçime attığım plastik Dünya öcünü nasıl da alıyor. Bile bile uyuyorum. Bile bile uyanıyorum. Düşe kalka ilerlemek ne haddime... Yarım yamalak kalıyorum. Suyu bardaksız içiyorum, susuz balık besliyorum. Besleme. Besleme. Tekinsiz tüneller yapıyorum. Tekinmiş gibi gösteriyorum. Her şey ambalajda bitiyor. Makyaj önemli. Biliyorum bunu. Bunu biliyoruz. Yalancı ışıklarımı her gece söndürüyorum. Kıymık kıymık üstüne. Biraz daha dönmeye devam edersen içimde.... Bile bile lades. Böcek oldum içime çöktüm. Böcek. Büyüyecek. Sessiz oluyorum beynim doymuyor. Ses çıkarıyorum salya safra. Bin surat binbir tafra. Çukuru görüyorum, yine de giriyorum. Çukur girildikçe çukur çünkü. Kuyuyu görmeden ip salınmaz. Kuyu derin. Kuyu sessiz. Alıcılarımın ayarlarıyla oynuyorum. Renk skalası bozuk. Test renklerim siyah beyaz artık. Fazla ışık fazla tahammül. Et suyuma yahni. Küp doğranmış yüreğim. Taze taze... Soba üstündeyim. Kalorifer altında. Böcek. Böcek.

Pazar, Ocak 06, 2008

Soğuk Üstüne Sıcak


Hafif müzik dinler insan
Hafif müzik dans eder dilinde
Eşlik edenler olur
Elinde
Ardında

Yollar akar
Yollar boyunca
Yollar farklı yollar
Farklı yerler
Farklı anlar

Çabuk geçer
Tadı kalır
Tadı silinmez

Muhabbet uzar
Muhabbet tadına doyum olmayan
Düşmeler
Gülmeler

Tepede sonsuz
Sonsuzda parıltılar

Soğuk üstüne sıcak
Sıcağa daha da sıcak katanlar

Küllerinden yeniden doğar insan
Umut arar
Umut bulur
Tıpkı
Gizli saklı kalan
Tek sağlam
Bulunması
Bulunması
Bulunması

Med Cezir


Yine yüzündeki yara
Kalbimdeki gibi hala
Yine ardında izler
Dün gibi aklımda hala

Bir gün söner mi ateş?
Bir gün bulur muyuz yeniden?

Yine kulağımda sesin
Gırtlağımdaki gibi hala
Yine gözünde yaşlar
Dün gibi aklımda hala

Bir gün kurur mu deniz?
Bir gün açığa kavuşur muyuz?

Yine damağımdaki tadın
Anılarımda gibi hala
Yine gülüşünde kesikler
Dün gibi aklımda hala

Bir gün erir mi kardan adam?
Bir gün bu oyun biter mi?

Damarlarımda kan med cezir içinde
Gözündeki ışığı ay sanışı yok mu...